6 Ocak 2012 Cuma

Babamın SEBZEDE GİZLENEN BALIĞI ve Ben...


Sevgili Karakedim,

Benim babam leziz balıklar yapar…

Emekli olduktan sonra ağırlık verdiği deniz, tekne ve balık tutkusuna severek ve bize de sevdirerek devam ediyor. Bize  nasıl mı sevdiriyor?  Deniz, tekne ve balık üçlüsüyle ilgili sorduğumuz her soruya sıkılmak bilmeden cevap verip aydınlanmamızı sağlayarak, güzel havalarda bizi adalara-Modalara götürerek, kara görünmez sulardayken damadına “Bi atla da yüz” bakalım diye inceden tehditler savurarakJ Ahh bir de leziz mi leziz balık yemekleriyle soframızı ve midemizi şenlendirerek…

Dün yanındaydım babamın.  Akşam için müthiş bir balık yaptı. O, balık yemeğinin babası ben de balık yemeğinin isim babası olarak bu yemeğe “Babamın Sebzede Gizlenen Balığı”  ismini verdim. Birazdan bu lezzetin tarifini vereceğim sana Karakedim, belki haftasonu sen de ziyafet çekmek istersin.

 Yemekler yenip eve dönüldükten sonra gazetede Yımaz Özdil’in “Oyuncak Tren”[1] başlıklı yazısını okudum. Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olduğuna inanmıyorum, her an, her nefes, her davranış birbiriyle o kadar bağlantılı ki. Dün babamın yanından eve dönüp bu yazıyı okumak tesadüf olamazdı.

Yılmaz Özdil yazısında babasından bahsediyor; İşe başladığı ilk gün babasının gazeteye geldiğini,  kendisine elindeki kurşun kalemi göstererek “Kutsaldır bu. Yazacaksan adam gibi yaz. Taşıyamayacaksan yol yakınken bırak.” dediğini söylüyor  ve ekliyor, “Babam hayatı boyunca iş yerime sadece bir kere geldi.”

Yılmaz Özdil, hayat koşuşturması içinde babasıyla bir saniye fazla vakit geçirememiş olmasının  pişmanlığını,  yüreğimde hissettirecek şekilde kaleme alıyor ve “ Hayat denilen, hiçbir yere giden oyuncak trenin bizsiz de dönebileceğini unuttuğum için pişmanım.” diyor . “ Telafisi imkansız çaresizliğin sahibidir bu satırların yazarı. Canını ver, o bir saniyeyi geri alamıyorsun.”

Dedim ya Karakedim, dün yanındaydım babamın, onunla bir saniye bile fazla vakit geçirdiğim için şanslı tarafta olduğumu hissediyorum… Bunu da babası hayattayken onu sonsuza kadar kaybedecek olmanın endişesini  zamanında yaşamış bir evlat olarak yazıyorum sana.

Aklıma geliyor da çocukken onu nasıl da korumaya, kollamaya çalışırdım, annemden dahi kıskanırdım. Bu hassasiyetimi bilen bütün dostlar beni kızdırsınlar diye babamın üzerine giderlerdi. O aslan halim herkesi güldürmeye yeterdi ama bilirdim ki babam benimle gurur duyardı… Ben sofrada hep babamın yanında otururdum. Annem elime bir pirzola parçası verirdi, babamı dinleyerek kemirirdim o eti saatlerce.. Bahçe sulardık birlikte, çiçekleri koklardık. Evlenince ilk işim –başka hiç eksiğim yokmuş gibi- 20 mt. Lik hortum almak oldu. ..Bak küçücüklükten kalan anlar:





Genç kızlık yıllarımda asi rüzgarlar esti aramızda, fırtınalar koptu. Duvarımdaki posterleri indirttiği zaman sinir krizleri geçirdim. Arkadaşlar bir yere davet ettiğinde “Babam göndermez ki” diye hep geri durdum. Şimdi genç bir kadın olarak şunu itiraf ediyorum ki kendimce hayatta bir adım önde durabiliyorsam, babam sağolsun…
Duygu denizinde boğulmadan gel mutfağa geçelim Karakedim.

Haftasonu ziyafeti için “Babamın Sebzede Gizlenen Balığı” tarifi:

MALZEMELER:
·         Kişi sayısına göre büyük balık. Tercihen levrek ya da çupra.
·         Mevsim sebzelerinden bir sepetJ Patates, soğan, kırmızı biber, Çarliston biber, domates, maydanoz, limon.
·         Yarım çay bardağı zeytinyağı,
·         Azıcık tuz.

YAPILIŞI:
Patates hariç sebzelerin hepsini küçükçe doğrayıp bir tencereye alarak  zeytinyağında öldüreceksin. Burada amaç balık ile sebzelerin fırında pişme sürelerinin aynı olmaması sebebi ile sebzelerin çiğ kalmasını önlemektir [2]Karakedim.

İkinci aşama da fırın tepsisine hazırladığın sebze karışımını  yayacaksın . Buradaki amacımız ise alta balığa yatak, üstüne de yorgan yapacak şekilde sebzenin eşit miktarda tepsiye ve balığa yedirilmesidir.[3] Yorganın üzerine de ince doğranmış patates, limon ve maydanoz ile süsleme yapacaksın ve balığını fırına vereceksinJ

185 derecelik fırında 35-40 dakika pişirmen yeterli olacaktır.

İşte sana balığımızın pişmeden önce ve sonraki görüntüsü:



Afiyetle yemeni,yerken de babasıyla kızını anmanı dilerim Karakedim.









Kendim için de dileğim, babamın, sebzelerin yani hayat karmaşasının içinde gizlenen balığı yani kızını her daim bulup oradan çıkartması…



NOT: Salı günü sana yolladığım mektupta seni Kedi Bekir’le tanıştırmıştım. Çarşamba günü bana hiç uğramayan yeni yılın ilk arkadaşı hakkında akşam Leo’ya atıp tuttum. Tabi dedim artık onu tanıyan başka biri daha varya havalandı balkonuma uğramaz oldu dedim. Dün akşam ise bu söylediğime pişman oldum. Gecenin 11 i eve geldiğimizde Kedi Bekir balkon camında beni bekliyordu…

SENİ ÇOK SEVEN
GİZLİKIZ





[1] Karakedim, Yılmaz Özdil’in yazısını merak ettiysen yazının tam versiyonuna http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19606058.asp ulaşabilirsin.
[2] Aydın Kaptan’ın engin bilgi denizinden.
[3] Aydın Kaptan’ın engin bilgi denizinden.

3 yorum :

alperfiliz dedi ki...

ağlamak istemiyorum... hayat kargaşası içinde unutmak ne kelime insanlar üzerime her geldiğinde bana eskisi kadar yardımı olamasa da onun varlığını bilmek o kadar güzelki...sevgili kocam Alper in dün akşam söylediklerinden alıntıdır bu da " her kız çocuğu için baba çok önemli baba sevgisi olmayan kızlar ileriki yaşlarında asla mutlu olmazlaré iyi ki bizleri seven babalarımız var...

Peter Pan dedi ki...

balık ve rakı missss :) oldu da içiyorum

GizliKız dedi ki...

Afiyet olsun:)