Sevgili Karakedim,
Benim babam leziz balıklar yapar…
Emekli olduktan sonra ağırlık verdiği deniz, tekne ve balık
tutkusuna severek ve bize de sevdirerek devam ediyor. Bize nasıl mı sevdiriyor? Deniz, tekne ve balık üçlüsüyle ilgili
sorduğumuz her soruya sıkılmak bilmeden cevap verip aydınlanmamızı sağlayarak,
güzel havalarda bizi adalara-Modalara götürerek, kara görünmez sulardayken
damadına “Bi atla da yüz” bakalım diye inceden tehditler savurarakJ Ahh bir de leziz mi
leziz balık yemekleriyle soframızı ve midemizi şenlendirerek…
Dün yanındaydım babamın.
Akşam için müthiş bir balık yaptı. O, balık yemeğinin babası ben de
balık yemeğinin isim babası olarak bu yemeğe “Babamın Sebzede Gizlenen
Balığı” ismini verdim. Birazdan bu
lezzetin tarifini vereceğim sana Karakedim, belki haftasonu sen de ziyafet
çekmek istersin.
Yemekler yenip eve
dönüldükten sonra gazetede Yımaz Özdil’in “Oyuncak Tren”[1]
başlıklı yazısını okudum. Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olduğuna inanmıyorum,
her an, her nefes, her davranış birbiriyle o kadar bağlantılı ki. Dün babamın
yanından eve dönüp bu yazıyı okumak tesadüf olamazdı.
Yılmaz Özdil yazısında babasından bahsediyor; İşe başladığı
ilk gün babasının gazeteye geldiğini,
kendisine elindeki kurşun kalemi göstererek “Kutsaldır bu. Yazacaksan adam gibi yaz. Taşıyamayacaksan yol yakınken bırak.” dediğini söylüyor ve ekliyor, “Babam hayatı boyunca iş yerime sadece bir kere geldi.”
Yılmaz Özdil, hayat koşuşturması içinde babasıyla bir saniye
fazla vakit geçirememiş olmasının
pişmanlığını, yüreğimde
hissettirecek şekilde kaleme alıyor ve “
Hayat denilen, hiçbir yere giden oyuncak trenin bizsiz de dönebileceğini unuttuğum için pişmanım.” diyor . “ Telafisi
imkansız çaresizliğin sahibidir bu satırların yazarı. Canını ver, o bir
saniyeyi geri alamıyorsun.”
Dedim ya Karakedim, dün yanındaydım babamın, onunla bir
saniye bile fazla vakit geçirdiğim için şanslı tarafta olduğumu hissediyorum…
Bunu da babası hayattayken onu sonsuza kadar kaybedecek olmanın endişesini zamanında yaşamış bir evlat olarak yazıyorum
sana.
Aklıma geliyor da çocukken onu nasıl da korumaya, kollamaya
çalışırdım, annemden dahi kıskanırdım. Bu hassasiyetimi bilen bütün dostlar
beni kızdırsınlar diye babamın üzerine giderlerdi. O aslan halim herkesi
güldürmeye yeterdi ama bilirdim ki babam benimle gurur duyardı… Ben sofrada hep
babamın yanında otururdum. Annem elime bir pirzola parçası verirdi, babamı
dinleyerek kemirirdim o eti saatlerce.. Bahçe sulardık birlikte, çiçekleri
koklardık. Evlenince ilk işim –başka hiç eksiğim yokmuş gibi- 20 mt. Lik hortum
almak oldu. ..Bak küçücüklükten kalan anlar:
Genç kızlık yıllarımda asi rüzgarlar esti aramızda,
fırtınalar koptu. Duvarımdaki posterleri indirttiği zaman sinir krizleri
geçirdim. Arkadaşlar bir yere davet ettiğinde “Babam göndermez ki” diye hep
geri durdum. Şimdi genç bir kadın olarak şunu itiraf ediyorum ki kendimce
hayatta bir adım önde durabiliyorsam, babam sağolsun…
Duygu denizinde boğulmadan gel mutfağa geçelim Karakedim.
Haftasonu ziyafeti için “Babamın Sebzede Gizlenen Balığı”
tarifi:
MALZEMELER:
·
Kişi sayısına göre büyük balık. Tercihen levrek
ya da çupra.
·
Mevsim sebzelerinden bir sepetJ Patates, soğan,
kırmızı biber, Çarliston biber, domates, maydanoz, limon.
·
Yarım çay bardağı zeytinyağı,
·
Azıcık tuz.
YAPILIŞI:
Patates hariç sebzelerin hepsini küçükçe doğrayıp bir
tencereye alarak zeytinyağında
öldüreceksin. Burada amaç balık ile sebzelerin fırında pişme sürelerinin aynı
olmaması sebebi ile sebzelerin çiğ kalmasını önlemektir [2]Karakedim.
İkinci aşama da fırın tepsisine hazırladığın sebze
karışımını yayacaksın . Buradaki
amacımız ise alta balığa yatak, üstüne de
yorgan yapacak şekilde sebzenin eşit miktarda tepsiye ve balığa yedirilmesidir.[3] Yorganın
üzerine de ince doğranmış patates, limon ve maydanoz ile süsleme yapacaksın ve
balığını fırına vereceksinJ
185 derecelik fırında 35-40 dakika pişirmen yeterli olacaktır.
İşte sana balığımızın pişmeden önce ve sonraki görüntüsü:
Afiyetle yemeni,yerken de babasıyla kızını anmanı dilerim
Karakedim.
Kendim için de dileğim, babamın, sebzelerin yani hayat
karmaşasının içinde gizlenen balığı yani kızını her daim bulup oradan
çıkartması…
NOT: Salı günü sana yolladığım mektupta seni Kedi Bekir’le
tanıştırmıştım. Çarşamba günü bana hiç uğramayan yeni yılın ilk arkadaşı
hakkında akşam Leo’ya atıp tuttum. Tabi dedim artık onu tanıyan başka biri daha
varya havalandı balkonuma uğramaz oldu dedim. Dün akşam ise bu söylediğime
pişman oldum. Gecenin 11 i eve geldiğimizde Kedi Bekir balkon camında beni
bekliyordu…
SENİ ÇOK SEVEN
GİZLİKIZ
[1]
Karakedim, Yılmaz Özdil’in yazısını merak ettiysen yazının tam versiyonuna http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19606058.asp
ulaşabilirsin.
[2] Aydın
Kaptan’ın engin bilgi denizinden.
[3] Aydın
Kaptan’ın engin bilgi denizinden.
3 yorum :
ağlamak istemiyorum... hayat kargaşası içinde unutmak ne kelime insanlar üzerime her geldiğinde bana eskisi kadar yardımı olamasa da onun varlığını bilmek o kadar güzelki...sevgili kocam Alper in dün akşam söylediklerinden alıntıdır bu da " her kız çocuğu için baba çok önemli baba sevgisi olmayan kızlar ileriki yaşlarında asla mutlu olmazlaré iyi ki bizleri seven babalarımız var...
balık ve rakı missss :) oldu da içiyorum
Afiyet olsun:)
Yorum Gönder