4 Mayıs 2013 Cumartesi

YARATICI YAZARLIK NEDİR NE DEĞİLDİR

Sevgili Karakedim,

Uzun zaman oldu mektuplaşamadık.
Bugün ise sana anlatmaya değer güzel bir konuyu taşıyacağım mektubuma.

27 Nisan'da İstanbul Bilgi Üniversitesi Yaratıcı Yazarlık Kulübü üyeleri Özge Yerlikaya, Barış Demirsoy ve Burak Altınay'ın düzenledikleri "Yaratıcı Yazarlık Nedir Ne Değildir" sempozyumuna katıldım.



Bu üç "YazıSever Kafadar" sempozyuma, sohbeti, beyinde fırtına, kulakta ise küpe olacak türden konuşmacılar davet etmişler. Adı üzerinde sempozyum bu, üç oturumda konuyla ilgili farklı görüşler yatırıldı masaya. Ben de senin için başlıklar halinde derleme yaptım Karakedim. Hazır mısın?

ÖNCE SANAT VE EDEBİYAT

Akademisyen-Yazar Murat GÜLSOY "Bir yanın saklamak isterken diğer yanın açığa vurmak için çabalar. Bunun sonucunda ortaya çıkan üründür sanat." tanımlamasını yaparken Akademisyen-Yazar Pınar KÜR "Edebiyat betimleme ve metafor üzerine kuruludur." dedi. Akademisyen-Editör Bülent SOMAY ise konuya bir soruyla yaklaştı: "Edebiyat eseri bir meta mıdır yoksa bir hediye mi?" Dinleyicilerin kafaları karmaşıklaşırken sorusunu açtı Somay: "Düşündüklerimiz bize ait değildir. Düşüncelerimizi yazılı hale getirdiğimizde üzerinde pek çok insanın emeği olduğunu görürüz." Amanda Palmer'in Ted Talks'taki konuşmasını dinlememizi önererek sorusunu kapattı.

YARATICI YAZARLIĞA BAKIŞ:

Konuşmacılar en çarpıcı farklılığa bu başlıkta ulaştılar.
Yaratıcı yazarlık kavramıyla ilgili Bülent Somay, "Yaratıcı ve Yazarlık kelimeleri yan yana gelince bir oksimoron oluşuyor. Yazarlık öğrenilebilen bir şeyken yaratıcılığın öğrenilebilir bir şey olduğunu düşünmüyorum." dedi.
Murat Gülsoy, "Yaratıcı yazarlık eğitimi bir sanat eğitimidir ve konusunda ehli kişiler tarafından verilmelidir." dedi ve ekledi: "Tıpkı diğer sanat dallarında olduğu gibi yaratıcı yazarlık da atölyede öğrenilebilir. Buna hayır demek kolaycılık olur."
Pınar Kür, "Yaratıcı yazarlık ile edebiyat iç içedir. Yaratıcı yazarlık kavramına karşı çıkmak Ferhan Şensoy'un kahraman bakkal süper markete karşı cümlesindeki karşıtlık gibidir ve bence yersizdir." diyerek farklı oturumlarda konuşmuş olup birbirlerini duymasalar da Murat Gülsoy'un fikrini desteklemiş oldu.

YARATICI YAZARLIK ATÖLYELERİNDEN YAZAR ÇIKAR MI?

Bülent Somay bu başlıktaki soruya olumsuz yaklaşanlardandı: "Herhangi bir kurs, bir yazarın olmazsa olmaz hali, dert sahibi olma özelliğini kazandırabilir mi? Bu konuda şüphelerim var. O nedenle yaratıcılığın öğretilemeyeceğini, kişinin doğası gereği ortaya çıkan bir hal olduğunu düşünüyorum."
Pınar Kür kendi yazarlık atölyesi öğrencilerinden Ayşe Sarısayın'ın Sait Faik Edebiyat Ödülünü aldığını örnek vererek "Yaratıcı azarlık atölyelerinden yazar çıkmıyor sözü gerçeği yansıtmıyor." dedi.
Murat Gülsoy "Arzu" ya vurgu yaparak "Sanat Akademisinden mezun her kişinin sanatçı olamadığı gibi bu atölyeleri tamamlamış kimselerde de arzu yoksa yazar olamazlar. Atölye bakış açısı kazandırır. Gerisi kişiye kalır." dedi.

HEMFİKİR DE OLDULAR

Konuşmacılar zaman zaman ortak cümlelerde birleştiler. Örneklersem:
-Yazarın bir itirazı olmalıdır. Yazmak dert işidir ve dert anlatma çabası yaratıcılığı doğurur.
-Yaratıcı yazarlık atölyeleri katılımcılarına okudukları metinleri parçalamasını, parçaladıkları metinleri analiz etmesini bilen donanımlı okuyucu olmayı vaat eder.

VE TAVSİYELER

Akademisyen-Müzisyen-Yazar Gülayşe Koçak ezberci eğitimin dilin gelişimini engellediğini belirtirken Pınar Kür bu sorunu dilimizin büyük şairlerini okuyarak çözebileceğimizi vurguladı. Koçak, ön bilgilerin ve yazarken beğendirme kaygısı taşımamızın yaratıcılığımızı kısıtladığını belirterek kısa vakitte, haldır haldır ve sansür mekanizmamızı devreye sokmadan yazmamız tavsiyesinde bulundu.
Pınar Kür: "Aklınıza gelen her şeyi yazın. Nasıl ki vücudumuz yediğimiz her şeyi ayrıştırıyor, gerekenleri gerekli yerlere bölüştürüyor ve gereksizleri atıyor siz de yazdığınız o her şeyi ayrıştırın, düzene sokun." Tıpkı sempozyum sonrası benim sana bu mektubu hazırlarken yaptığım gibi Karakedim.
Benim için can alıcı tavsiye mektubumun başında yazdığım, Bülent Somay'ın izlememizi önerdiği Amanda Palmer konuşmasıydı. Bu konudaki görüşümü ayrı bir mektupta paylaşacağım seninle.

DİMAĞIMDA KALANLAR

Sempozyum konuşmacılarından Murat Belge "Akil İnsanlar" grubunda olduğu ve programı son anda değiştiği için sempozyuma katılamadı. Kitaplarını takip ettiğim Semih Gümüş'ün katılamama sebebini bilmiyorum ancak fikirlerini dinlemeyi arzu ederdim.
Sempozyum sonunda bu üç YazıSever Kafadar'a bolca teşekkür birikti içimde ve elbette Barış'ın konuşmasında okuduğu  hikayedeki mimarın "Gün görmemiş dişler" benzetmesi kaldı dimağımda.
Benim de gün görmemiş fikirlerim vardı aklımda, hemfikir pek çok kişiyle aynı havayı solumak, bu sempozyumda bulunmak bu yüzden çok iyi geldi bana Karakedim.


SENİ ÇOK SEVEN
    GİZLİKIZ