18 Ocak 2012 Çarşamba

UÇAN HALIYA İNANIR MISIN?

Sevgili Karakedim,

Geçenlerde televizyonun karşısında şekerleme yaparken, tamam itiraf ediyorum, bildiğin horuldarken kapı çalmış ve tatlı komşularımız Demo ile Seko kapıyı açan Leo'ya karton bir torba uzatmışlar ve "Herkesin kapısına bırakmışlar bu torbalardan, sizinkini al da kaybolmasın, GizliKız sever böyle şeyleri." demişler.

Komşum nasıl da bilir ne deli olduğumu. Normalde "evin çocuğu" nu neşelendirmeye yetecek bu torbanın, "evin hanımı"nın nasıl da hoşuna gideceğini iyi bilir:) Bu torbanın nasıl bir şey olduğunu merak ettin değil mi Karakedim?



Torbanın içerisinden yan sitede açılış yapacak olan anaokulunun, evin hanımına uygun davetiyesi ile evin çocuğuna uygun bir oyuncak, balon ve renkli maske gözlük çıktı.

Bizim evin şimdilik tek çocuğu ben olduğuma göre maskeyi takıp, balonu da şişirip iğneyle patlatacak olan gene benim. Kimse bu özgürlüğümü almasın elimden Karakedim:)

Sunay Akın ne kadar güzel söylemiş: "Özgürlüğü elinden alınan çocuğa büyük denir."


Özellikle bu dönemde büyümeyi reddeden, mümkünse durdurmayı seçen ben, en kısa zamanda Sunay Akın'ın Göztepe'de açtığı "İstanbul Oyuncak Müzesi'ni" http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com/ ziyaret etmeyi kendime bu senenin ilk görevi edindim.




Şundan eminim ki bu köşke adımımı atar atmaz özgürlüğümü kendi ellerime alıp zevkle durduracağım büyümeyi ve kimsenin müdahalesi olmadan yaşayacağım çocukluğumu...

Geçen gün Sunay Akın, Üstün Dökmen'in "Küçük Şeyler" adlı programına konuktu. İkisi de birbirinin tam zıttı olan çocukluklarından behsettiler. Üstün Dökmen sınıfta hep en önde oturan, sürekli parmağı havada tiplerdenken, Sunay Akın boyunun da verdiği dezavantajla hep arka sıradaymış...Gerçi pek de söz dinlemez, çokça yaramazlık yaparmış...

"Fazla uslu çocuk anne-babaya hafiflik verir ama çocuğun kalbine yük bindirir."

Hatırlıyorum da ben de Üstün Dökmen gibi fazla uslu bir çocuktum. Okulda oturtulacağım sıra maksimum ikinci sıraydı ki o da 5. sınıfa kadar belki bir kere denk gelmiştir. İlkokul öğretmenim sınıfın en yaramazını hep gözünün önüne 1. sıraya alır beni de, o yaramaz benden örnek alıp durulsun diye yanına oturturdu.

Evde elime verirlerdi bir kurdele parçası, ben saatlerce parmağıma dolar çözerdim. Dolar çözerdim-dolar çözerdim...

Çok da söz dinlerdim. Hem annemin babamın sözünü dinlerdim hem de oturduğum yerde konuşulanlara pür dikkat kesilirdim. İşte bu yüzden benim kalbimde çok yük vardı. Küçücük yaşımda olgunluk abidesi, olmuştum. "Çok bilmiş kocakarı" sıfatı da üzerime yapışıvermişti...

Sunay Akın, çocukken Süperman'e hayranmış. Gördüğü tüm telefon kulübelerine girer, sağ elini yumruk yapıp ileri uzatır kulübeden aynı Süperman gibi fırlarmış. Bir de tüm beyaz atletlerinin önüne ispirtolu kalemle kocaman harfi yaparmış ki annesinden en çok bu sebeple dayak yemiş.

Ben annemden bir kere dayak yedim Karakedim. Hiç unutmuyorum, mutfaktayız, annemle karşılıklı oturuyoruz, bana sayı saymasını öğretiyor. Ben başlıyorum: 1-2-3-4-5-6- - 8-9-10...
Annem atılıyor: "Birtanem 7 yi unuttun. Hadi baştan al." Ben başlıyorum: 1-2-3-4-5-6- -8-9-10...
Annem atılıyor: "Bebeğim 7 yi unutuyorsun. 6 dan sonra YEDİİİİİ. Hadi baştan al." Ben yeniden başlıyorum: 1-2-3-4-5-6- -8-9-10...

Bu böyle 45 dk. devam ediyor. Annemin sabrının son noktasındayız ve diyor ki "Bi çıkart bakayım gözlüklerini." Ben ohhh diyorum sayma faslı bitti, sevgi faslı başlayacak, annem yanaklarımı mıncıracak sanıyorum ve hemen çıkartıyorum gözlüklerimi.

ŞAAAAAKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKKK....!!!!!!!!!!

Yemin ederim o nın yankısı hala kulaklarımda...

Sunay Akın telefon kulbelerini nasıl unutmadıysa ben de yi hiç unutmadım Karakedim. İnanır mısın bilmem ama o zamanlar felaketim olan 7, şimdi uğurum oldu...

                                                  GizliKız çocuğunu asla tokatlamaz:)

Sunay Akın bir de Uçan Halı ya hala inandığını söylüyor. Bunun üzerine Üstün Dökmen'in yorumu şahane: "Ben gittiğim bir yerden aldığım küçük halıyı dönüş yolunda uçakta altıma koyarım, al sana uçan halı, şimdi buna inanılmaz mı? "

Deli olmak güzeldir. İçindeki çocuk bir sebepten büyümemiş tüm yetişkin görünümlüler biraz delidir. Buna çok inanırım ben Karakedim. İşte Üstün Dökmen ve Sunay Akın'da benim için o delilerdendir. Neden böyle düşündüğümü Sunay Akın örneklendiriyor:

Üstün Dökmen, Sunay Akın'ın Oyuncak Müzesi'ni ziyarete gelir. En çok Hitler'in çocuklara savaşı sevdirmek için yaptırttığı oyuncakların olduğu bölümde vakit geçirir. Hatta müze kapanır ama Üstün Dökmen hala o bölümde düşünmektedir.


Ertesi hafta Üstün Dökmen müzeye bu sefer eşiyle birlikte gelir. Yine aynı bölüme yönelir ve eşine sımsıkı sarılır. Dans etmeye başlarlar...

Sunay Akın, bu manzaranın karşısında şaşkındır. Üstün Dökmen ona döner ve "Geçmiş günün acılarının karşısında birbirimize sımsıkı sarılıp dans etmekten başka güzellik var mı?" der...

Deli değilsen, daha çok çocukların ve ebeveynlerinin olduğu bir mekanda böyle bir davranışta bulunabilir misin Karakedim? Peki Hitler'in oyuncaklarına bakarken dans etmek aklına gelir mi?

Küçük Şeyler'in sonunda bu iki deli adam birbirlerine imzalı kitaplarını hediye ettiler. Tam da delilerin çok hoşuna gidecek bir hediye, öyle değil mi Karakedim? ...



            
Ben biraz uçan halıma binip gezmek istiyorum ...




SENİ SEVEN
GİZLİKIZ                                                                                                                                                 






Hiç yorum yok :