5 Mart 2014 Çarşamba

AŞKI NEDEN HARCARLAR?

Sevgili Karakedim,

Çok uzun aradan sonra sana mektup yazmaya bir aşk meselesiyle devam edeceğim aklıma gelmezdi.
Mevzumuz Nermin Bezmen'in romanı "KURT SEYİT VE SHURA"  ve Star ekranlarında dün başlayan aynı romandan uyarlanan dizisi.

 Yılbaşı gecesi tanıtımları dönen Kurt Seyit ve Sura dizisi başrol oyuncuları sebebiyle çok ilgimi çekmişti. Özellikle roman uyarlaması bir senaryoyu izleyecek olmak beni heyecanlandırmıştı.

Her roman uyarlamasına bu şekilde yaklaşmam. Mesela 2012'de okuyucu karşısına çıkmış olan Merhamet adlı roman 2013 yılında dizileştiriliyorsa orada bir dururum. Okuyucunun hazmetmeye fırsatı olmadan izleyici konumuna geçirilmesine son derece karşıyım. Bu fikrimi romanın yazarı Hande Altaylı'ya bir şekilde ilettiğimde kendisinden aldığım cevap "Kısmet:)" olmuştu. Bunun adı kısmet değil "Torpil"dir ve bu "Okuyucu"ya yapılan en büyük hakarettir. İçerisinde bulundukları durumun kelime anlamını bilmeyen "yazar" ların hiçbir işiyle muhattap olmamayı tercih ediyorum.

Önümüzdeki örnek ise biraz daha farklı bir konumdaydı benim için. Dizi tanıtımları meraklandırınca önümde vakit de varken önce romanı okumam gerektiğine karar verdim. Okuyucu kimliği izleyici kimliğinden ağır basan bir kadın olarak bu beş yüz sayfalık aşk romanı beni benden alacak uzun zamandır elimi sürmediğim aşk romanlarının önünü açacaktı! Üzerine bir de dizi başlayacak hayalimdeki senaryo ekranda can bulacaktı. Televizyonda dizi seyretmek için bundan güzel bir fırsat olamazdı!

Olmadı...

Önce romanda hayal kırıklığına uğradım. En önemli mevzuların fazlasıyla havada kaldığını gördüm. Hatta anlamıyorum diye kendime kızdım farkında olmadan sayfamı atlıyorum diye. Geri dönüşlerim oldu ve havadaki mevzularımla yeniden kaldığım yerden devam edip bitirdim romanı. O büyülü aşkın, o fedakarlık dolu aşkın bir hiç uğruna harcanmasına asla gönlüm razı gelmedi. Romanı okumamış olma ihtimalini gözönünde bulundurarak fazla ayrıntıya girmek istemiyorum Karakedim. Sonuç olarak kitap bittiğinde baştan hayalini kurduklarımla sonunda yaşadıklarım pek hoş karşılamadı birbirlerini.

Editoryal açıdan baktığımda harika bir konu var işlenecek. Aşk, fedakarlık, aile, savaş. Kıymetli konular. Güzel kurgulandığında okuyucunun fazlasıyla ilgisini çekecek konular ama bu aşkın harcanması, önemli konuların havada kalmasıyla editoryal açıdan sınıfta kaldı roman benim için.

Kurt Seyt ve Shura romanının yazarı Nermin Bezmen





Dün akşam dizi başladı. Bir heves görsel sunum romandaki hayal kırıklığımı giderir dedim ancak o da olmadı. Senaryo romana birebir uymadı hatta romanda olmayan sahnelerle karşıladı beni. Bunu eleştirmek haksızlık olabilir sonuçta birebir uyarlama yapılmak zorunda değil, değil ama böyle olunca da romanı okuyan izleyicinin kafası allak bullak oluyor. İnanılmaz bir büyüyle başlayan Seyit-Shura aşkı harcanıp romanda karakterleri zayıf Petro ve Barones'den resmen yeniden karakter çıkartılması ve ağırlık verilmesi şaşkına uğrattı beni. Petro'nun hayinliği kitapta havada kalan mevzulardan biriyken sanaryo ekibi Petro'yu haklı göstermek ve havada kalan mevzuyu kendilerine göre oturtmak için çok çaba sarfetmişler.

İkinci  konum da şu ki asla ve asla hiçbir oyuncuyu yermek bana düşmez, haddimi bilir, eleştirmeyi fazla tercih etmem. Ancak ben balerinlere hayran bir kadınım. Romanda Bolşoy Baş Balerini Tatiana Rusya'nın en güzel kadını olarak tarif ediliyor. Makyajı, kostümü, konumu gereği bende uyandırdığı özgüveni, Seyit ve Shura'ya yardımları vs. dolayı bende muhteşem bir kadın portresi oluştu. Bu roldeki arkadaşı üzmek de istemem ama bir balerin duruşu vardır, bir balerin topuzu vardır, bir balerin makyajı vardır. Sahneyi inleten bir tutkusu vardır, oyuncu da bunlar yoktu:( Belki de Shura kadar merak ediyordum Tatiana nasıl canlandırılacak diye ve kendi hayalimdekini bulamadım, üzgünüm.

Üçüncü  konum ve benim için en önemlisi, Seyit arkadaşlarıyla babasının evine gittiğinde babasıyla ikisinin arasında aslında tüm hikayeyi etkileyecek çok önemli bir konuşma geçiyor.Seyit  sadece baloda gördüğü ancak bakışmaktan öte hiçbir etkileşimi olmadığı Shura'yı düşünedursun babası hayatında biri olup olmadığını soruyor ve ekliyor "Rus kızlarıyla gönlünü eğlendirebilirsin ancak evleneceğin kız Türk olacaktır!"

Romanı okumamış olsam bu sahne bende nasıl bir etki bırakır? Etkilenmem bile! Halbuki romanda Kurt Seyit babasından bu sözleri işittiğinde çoktan Shura'nın etki alanına girmiş, gözü ondan başkasını görmeyecek kadar körleşmiş durumdaydı. Shura'yla bakışmanın ötesinde büyülenerek sevişmiş hayatını onunla yazmaya karar vermişti. Böyle bir adama "Rus'la evlenemezsin" dersin, dersin de baba bile olsan seni dinlemez... İşte izleyici üzerinde bırakılması gereken etki budur.

Aşk dünyanın en güzel, en hırçın, en içinden çıkılmaz, en fedakarlık gerektiren, gözü kör eden duygusu. Bunu izlemek istedim ekranda ama senaryo beni  farklı entrikaların içerisine çekince "Aşkı neden harcarlar" deyiverdim.

Romanı mı dizisi mi?

 Romandan mı ekrandan mı?

diye sorarsan Karakedim, eleştirmek kolaydır ama bunca hayalkırıklığımı ve dizi-roman bakımından koca bir emeği de gözardı edemeyerek bu sefer tercihimi ikisinden yana da kullanamıyorum, üzgünüm...

Sana Özlem Dolu Sevgilerimi Gönderiyorum..

SENİ ÇOK SEVEN
     GİZLİKIZ