13 Eylül 2012 Perşembe

LAY THE FAVOURITE-Bahse Var mısın?

Sevgili Karakedim,

Sana yazacak pek çok mevzum birikmişken bu hafta uğurlu perşembemde seyrettiğim bir filmi araya sıkıştıracağım. Hafta sonu sakin, romantik ve dinlenmeceli vakit geçirmek istiyorsan dikkate al bu mektubumu derim;)



"Lay The Favourite" vizyonumuzdaki adıyla "Bahse Var mısın?" oyuncu kadrosuyla çok etkileyici bir film olmuş. Nitekim film afişinde Joshua Jackson'ı yani nam-ı diğer Pacey'i görmek filmi izlemek adına benim için güzel bir bahane oldu.
İlk gençlik yıllarını Dawson's Creek'e ve beraberinde Pacey'e tutkun olarak yaşamış bir genç kız olup, büyüyüp evlenip aradan bunca yılı devirdikten sonra onu vizyondaki bir filmin afişinde görmek beni heyecanlandırdı Karakedim.

Joshua Jackson dışında Bruce Willis, Catherine Zata Jones, Rebecca Hall, Vince Vaguhn, John Carrol Lynch, Rusty Meyers. Dediğim gibi kadro etkileyici.

Konuya gelince,  şans oyunlarını seviyorsan, hafif heyecanlı. Ben İddiadır, Şans topudur, Sayısal Loto'dur pek oynamayan, kırk yılda bir Süper Loto oynayıp 5.000 TL. tutturmuş bir insan olarak filmdeki taktik savaşları ve yaşanan atraksiyon fazla ilgimi çekmedi.

Hem güzel, hem seksi hem de sevimli olmayı başaran Beth'in (Rebecca Hall) evli patronu Dink'e (Bruce Willis) aşık olup bizim tabirimizle tam bir "Kötü Kadın" portresi çizerek Dink'i karısından ayırmaya çalışması itici, Dink'in çekilmez karısı Tulip'e (Catherine Zeta Jones) rağmen evliliğine sahip çıkıp karısını aldatmayıp seksi, güzel ve sevimli Beth'i kendinden uzaklaştırması inandırıcılıktan uzaktı!!! Ya da ben çok fesatım;) !!!

Dink'in bu davranışı ne kadar inandırıcılıktan uzaksa da karısıyla içtenlikle konuşması, hissettiklerini paylaşması ve bunun üzerine Tulip'in, sonradan başı belaya giren Beth'e gönül rızası ile yardımcı olması pek naifti.

Biliyorsun filmde olup biteni anlatmak pek adetim değildir ancak hoş bir cümle geçmiştir beni düşündüren ya da kalbime dokunan, hiç acımam çatır çatır yazarım sana. Tüm film boyunca herhangi bir karakterin sarfettiği herhangi bir cümle aklıma kazınmadı ki seninle paylaşayım Karakedim:( Anlıyorsun değil mi?

Lay The Favorite, Joshua'nın  bir gazeteciyi canlandırması mesleğim sebebiyle  ilgimi çektiyse de kaldıki gazeteci olduğuna dair tek bir kare yoktu, oyuncularının ağırlığının altında ezilen ve yüzeysel kalan bir filmdi.

Bunca kelimemden biri filmle ilgili sende azıcık merak uyandırdıysa, birazcık romantizme ihtiyacım var, şans oyunlarını da severim diyorsan hafta sonu için güzel bir fikir verecek bu mektubum sana Karakedim.

Bir ara bana hatırlatırsan sana çoook uzun zaman önce seyrettiğim Kaybedenler Kulübü'yle ilgili bir mektup hazırlamıştım onu postalayacağım.

Bir de Cinetech Torium Sineması Love Seatlerinde film izlemeye bayılıyorum, yazmadan geçemeyeceğim.

HATIRLADIN MI? : http://gizlikizvekarakedi.blogspot.com/2012/02/dusler-bahcesi.html

SEVGİLERİM SENİNLE
          GİZLİKIZ
http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242






5 Eylül 2012 Çarşamba

EDİRNE-EREĞLİ HATTI 2

Sevgili Karakedim,

Gezi yazı mektuplarımın 4. ve son bölümüne geldik. 3. bölüm, EDİRNE-EREĞLİ HATTI'nda sana Edirne gezimizden bahsetmiş ve Edirne ciğeri kısmında meraklanıp, iştahlanman üzere mektubumu sonlandırmıştım. http://gizlikizvekarakedi.blogspot.com/search/label/GEZ%C4%B0-SEL

Ballandıra ballandıra o enfes Edirne ciğerini anlatmayacağım sana Karakedim. Sırf kedinin ciğere baktığı gibi fotoğraflara bakasın istiyorum :)



Yanaklarımı doldura doldura, lokum kıvamındaki ciğerleri mideme indirmeme sebep olan  http://www.kirkpinarkasaprestoran.com/ teşekkür ederim:)

Sarman Leo ile Tekir Gizo ciğerlerini lüpletip doyduktan sonra Karaşimşeklerine atlayıp babalarını sevindirmek üzere dümeni Marmara Ereğlisi'ne kırdılar...

Bebekliğimin, çocukluğumun ve ilk gençliğimin geçtiği, yüzmeyi denizinde, bisiklete binmeyi, paten kaymayı karasında öğrendiğim yazlığıma 2 senedir kocamla gitmek pek keyifli geliyor bana. Her saat ona anılarımı anlatıyorum. Leo bu durumdan hoşnut mu bilemem ama ben çok keyif alıyorum Karakedim.

Bizi İğneada'da bilen babam, karşısında görünce çok sevindi. 2 gün onunlaydık. Sabah üzüm bağının altında kahvaltı yaptık, öğlen denize girdik ve akşam babamın enfes menüleriyle ziyafete boğulduk.


  • Mangalda çingene palamudu
  • Baba usulü çoban salatası
  • Midyeli pilav
  • Öğlen- soslu makarna
Tadı damaklarda bırakan ve "Benim" diyen pek çok aşçıya taş çıkaran ustalıktaki yemekleriyle babam, ilk gençliğimde bıraktığım deniziyle - havasıyla, elbette gece üzerimize yağan yıldızlı gökyüzüyle ve yavru kedileriyle, yazlığım, Leo ile tatilimizin pek keyifli sonlanmasını sağladı. TEŞEKKÜR EDERİZ :)

Ziyafet soframızdan bir kare:) 
Babamla romantik bir kare. Arkada suni yağmur yağıyor Karakedim.


Ahaaa bu da Yağmur Perisi:) Babam bir sistem  geliştirmiş.  Hem çiçeklerini  suluyor, hem suni yağmur yağdırıyor hem de harika bir manzara yaşatıyor. Biz buna Karadeniz Aklı ve Ustalık diyoruz Karakedim.


Aslında 3 kardeşler ama kucağımdaki Sarı'nın hikayesi başka bir mektupta olacak...
BİTTİ ...

SENİ ÇOK SEVEN
    GİZLİKIZ

http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242


2 Eylül 2012 Pazar

EDİRNE - EREĞLİ HATTI

Sevgili Karakedim,

İğneada-2- mektubumda burasıyla ilgili genel değerlendirmemi yapmış Dupnisa Mağarası hakkında bilgi vermiştim sana. http://gizlikizvekarakedi.blogspot.com/search/label/GEZ%C4%B0-SEL.

 Havamızı değiştiremeyen İğneada gezimizi kısa tutup bizi daha çok keyiflendirecek, gezebileceğimiz başka bir yer arayışına girdik Leo ile. Beyin fırtınamızın sonunda önce Edirne'ye ardından da Marmara Ereğlisi'ne (Babamın yanına) dümen kırmaya karar verdik.

Üniversiteye başlamamıştım Edirne'ye ilk defa gittiğimde. Bir yaz günü, annemin sonsuz isteği ve ısrarı üzerine babam bizi arabaya atıp Ereğli'den yola çıkarmıştı. Selimiye Camii'ni gezmiş, ters lalenin bulunduğu alandaki çeşmeden su içmiş ve dua etmiştik. İnan o dönem ne dilediğimi hatırlamıyorum Karakedim ama annem üniversiteyi kazanayım diye dua etmiş ve ben ilk seferde ilk tercihime yerleşince babama yeniden Edirne'ye gidebilmek için sonsuz ve ısrarlı isteklerde bulunmuştu. Bu sefer gidip şükür namazı kılacaktı ama yıllar yıllar sonra bana nasip oldu Selimiye'yi görmek.

Sabah erkenden İğneada'dan ayrıldık. Kaldığımız apartın sahibi bayan ve kızı bizi sanki kendi evlatları, kardeşleri bir yola gidiyormuş gibi uğurladılar. Yeniden beklediklerini üzerine basa basa tekrarladılar. Yeniden gelir miyiz bilemem ama biz onların bu samimiyetini asla unutmayacağız. Dedim ya Karakedim İğneada'da en memnun kaldığım şey konaklama yerimiz oldu.

EDİRNE'DEYİZ :

Kırklareli üzerinden güzel bir yolculuğun sonunda saat 10.00 gibi Edirne sınırından giriş yaptık. İşte o an geçen mektubumda da üzerinde durduğum "Havası değişmek" moduna girdik. Yol sorduk, esnaf güleryüzle cevap verdi. Arabamızı park ettik, "Aman ağabey, uyarı levhası yok ama buradan çekerler, bak şurası hem gölge hem tenha, oraya al arabayı, başın ağrımasın." dediler. İşte beklenen yerli sevgisi:)

Çarşıda bir turist :)


Gezi havasına giren modumuzla kendimizi Selimiye Camii'nin yanındaki meşhur kapalı çarşıda bulduk. Bayram günü ve saatin erken olması sebebiyle bütün dükkanlar açık değildi ama açık olanlardan genelde ne tür malzemelerin satıldığını anlamak mümkün. Havlular, meşhur meyveli sabunlar, çeyizlik ürünler vs. bu malzemelerin başında geliyor. Bir de boy boy aynalı süpürgeler vardı tezgahlarda.

AYNALI SÜPÜRGE :

Ben sadece uğur getirdiğini ve nazarı kovduğu biliyordum aynalı süpürgenin Karakedim ancak Leo'nun bu süpürge hakkındaki bilgisi pek mecazi;) Leo der ki: Gelin, süpürgesine ayna asarmış ki evi süpürürken başı yerde ya, öyleyken bile kaynanasını takip edebilsin. Eee Leo Trakyalı. İşin aslını o bilmeyecek de kim bilecek:) ???

Çarşının içerisinden Selimiye Camii'nin avlusuna çıktık ve o saatte bile camiinin kalabalık oluşu tüylerimi diken diken etmeye yetti. Camiinin muhteşem içine girer girmez önce annem için ardından da tüm yakınlarım için dua ettim Karakedim. Bu sefer ne dilediğimi unutmayacağım;)



Camii çıkışında Selimiye Vakıf  Müzesi dikkatimizi çekti ancak kapalı olduğu için ziyaret edemedik. Leo ile GizliKız durur mu, hemen yeni bir müze bulduk kendimize gezecek.

EDİRNE ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ :

Müzenin bahçesinde Roma dönemine ait Lahitler, Dolmen ve Menhirler, Osmanlı dönemine ait mezar taşları ile Yeniçeri mezar taşları sergilenmekte Karakedim.

Biz bu taşları incelerken Edirneli bir Kaplumbağa bize "Hoşgeldiniz şoparlar" diyordu:)
Kapıkule ve İpsala sınır kapılarında yurt dışına kaçırılmaya çalışılırken yakalanan pek çok tarihi eser ve Anadolu Medeniyetlerine ait pek çok örnek müzede sergilenmekte Karakedim.








Bütün araştırmalara rağmen ortadaki kafanın hangi döneme ait olduğu  bulunamamıştır:):)



Müze bahçesinde karnı zil çalan ve Edirne ciğercisinin hayaliyle gülümseyen "Kadın heykeli "  :)

Sen ciğeri çok seversin Karakedim, o zaman azıcık meraklandırayım seni. Edirne Ciğercisi ve Ereğli macerasını yarın postalayacağım sana:)

SENİ ÇOK SEVEN 
    GİZLİKIZ

http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242

1 Eylül 2012 Cumartesi

İĞNEADA -2-

Sevgili Karakedim,

İğneada-1- başlıklı mektubumda buraya nasıl ulaştığımızdan ve nerede konakladığımızdan bahsetmiştim. http://gizlikizvekarakedi.blogspot.com/search/label/GEZ%C4%B0-SEL

Devam edelim o zaman. İğneada'nın 20 km. uzunluğunda, bir tarafı ormanlarla bezeli upuzun bir kumsalı var. İnsanı cezbeden bir manzaraya sahip ancak plaja indiğinde fazla bakımlı olmayan kumluk alan ve şezlong-şemsiye için değerinin üzerinde talep edilen ücret güzelliği gölgeliyor.
Deniz Karadeniz olunca suyu dalgalı ve soğuk. Birden derinleştiği için bir adım sonra ne olacağını bilememek biraz endişe uyandırıyor. Tabi şunu da belirtmek isterim, bizim girdiğimiz bölüm için geçerli bu yazdıklarım. Kumsalın devamında coğrafi yapıdan kaynaklı derinlik hususuyla ilgili bilgiye sahip değilim.
Bir de bulutların güneşe sık sık bayram ziyaretine gelmeleri sebebiyle hem suda hem kumda üşüdük.

Merkezde fırınlar, küçük marketler, çay bahçeleri ve restaurantlar mevcut. Gözümüze keyfimize göre bir balıkçı kestiremediğimiz için 2 gün merkezdeki kebapçılarda yemek yedik ancak lezzetten çok uzaktı tattıklarımız. Çay bahçesi desen ilgisiz personel sebebiyle pek keyifsizdi.

Biz bir yere ilk defa gittiğimizde esnafla, oranın yerlisiyle sohbet etmeyi çok severiz. Hem samimiyetimizden hem de o yöreyle ilgili en güzel bilgi elbette yerlisinde olacağından. Biz Trakya insanını çok severiz biz ancak internet kafenin sahibini ayrı tutarak söyleyebilirim ki  İğneada yerlisinden aradığımız sıcaklığı bulamadık.

Ahh bir de sokak hayvanlarının hali vardı ki isyan ettirdi bizi. Ortalarda fazla kedi yoktu ancak adım başı hasta bir köpeğe rastladık. Hayvanlar sevgiye muhtaç gözümüzün içine baktılar resmen. Tüyleri dökülmüş ve onca restaurantın arasında aç hayvanlar görmenin açıklaması ne olabilir Karakedim??? Artanları verseler o hayvanlar zaten doyacak!

Hal böyle olunca 4 günlük planımızı yarıda kesmeye, gelmişken en gezilesi yerini görüp ertesi gün İğneada'dan ayrılmaya karar verdik. İnternet kafe sahibinin de tavsiyesi üzerine Dupnisa Mağarası'na bir gezi düzenledik.

DUPNİSA MAĞARASI:

Mağarası diyoruz ama burası 3 mağaradan oluşuyor Karakedim. İlginç bir yapı özelliğine sahip. Bu 3 mağara Kız-Sulu ve Kuru olarak adlandırılmış.
II. Jeolojik zamanda, günümüzden yaklaşık 180 milyon yıl öncesinde mermerler içerisinde oluşmuş mağaralar 2 kat ve 2.720 m. uzunluğunda. Üst katta Kuru ve Kız Mağaraları, alt katta ise Sulu Mağara yer alıyor.

Kız Mağarasında yarasalar yoğun şekilde yaşamakta ve çoğalmaktalar. Bu sebeple burası koruma altında ve turizme kapalı Karakedim. Girişte bizi karşılayan Sulu mağaranın içerisinden devamlı su akışı olan yeraltı nehri geçiyor. Hoş bir ışıklandırma ve yönlendirme sayesinde merdivenlerle üst kattaki Kuru mağaraya çıkılıyor ve eşsiz sarkıt örnekleri bol bol gözlemlenebiliyor.

Biz Dupnisa Mağarası'na vardığımızda hava 35 dereceydi. Mağaranın içerisine adım attığımız anda sıcaklık 10 dereceye düştü ve t-shirt/şortla donarak gezdik bu güzel mekanı. Burayı ziyaret edeceksen, tavsiyem, kesinlikle uzun bir eşofman ve yaz günü mümkünse montla gezmen Karakedim:)

NOT: Mağaraya giriş öğrenci 1TL, tam 2,5 TL. olarak belirlenmiş.

MAĞARA FOTO GALERİ:


Dupnisa Mağarası'na giden ağaçlıklı patikada yol alıyoruz.

Patika yol.


Mağaraya varmak üzereyiz. Hava çok sıcak:)

Islak Mağara girişi. Işıklandırılmış yolun altından su akıyor.



Mağaranın içerisinde çok farklı karstik şekiller görmek mümkün.

Mağaranın içerisine girdiğim an donma moduna geçiş halim:)

Merdivenlerle Islak Mağara'dan Kuru Mağara'ya geçiş yapılıyor.


Mağara gezimiz sonlandı. Mağara çevresindeki piknik alanında kemiklerimi ısıtıyorum:)


GENEL DEĞERLENDİRME:

Tatile ya da böyle bir geziye çıktığında insanın havası değişiyorsa o mekanda bulunmanın hakkını veriyor demektir Karakedim. İğneada'dan çıkıp Edirne'ye doğru tekerleklerimiz dönerken "Havam değişmedi." diyordum Leo'ya ...

... ... ...

Bir sonraki mektubumda eğlenceli Edirne-Ereğli Hattı'ndan bahsedecek ve pek çok fotoğraf göndereceğim sana Karakedim.

SENİ ÇOK SEVEN
GİZLİKIZ

http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242