1 Şubat 2012 Çarşamba

KOSKOCA OCAKTA NE YAPTIN?

Sevgili Karakedim,

Aralık 2011'de yeni yıl için ne planlar yaptık. Çoğumuz listeler oluşturdu. Maddeleri birbir dizdi, kendini motive etti. Her sene sonu olduğu gibi yepyeni bir başlangıca "Merhaba" derken, hayat da yenilensin istedi. Çok eski yıllarda, yıl sonlarına tekabül eden günlerde,  ben de sana yazdığım günlüklerimde böyle listeler yapardım. Sen hatırlar mısın bilemiyorum ama ben o maddeleri birbir yerine getirir miydim, inan hatırlamıyorum:)

Dün gece çok güzel bir rüya gördüm. Çok etkilendim. Bilinçaltımın bir oyunu mu yoksa Allahımın bir işaretimi bilemedim, rüyamın büyüsü de bozulsun istemedim ve Leo, annem ve hatta büyük rüya yorumcusu teyzem (Nam-ı diğer Sarı Papatyam) dahil kimseye anlatmadım. Rüya tabirlerine de bakmadım, incelemedim, araştırmadım. Beni etkilediği gibi kalsın istedim ama rüyamı kimseye anlatamamak, biraz önce bahsettiğim "Yılbaşı Listelerinden" birini getirdi aklıma.

"Ne alaka GizliKız?" diye sorduğunu duyar gibiyim Karakedim. Şöyle ki; Vatan Kitap'ın editörü Buket Aşçı Aralık sayısında yayınlanan yazısında 37 maddelik bir "2012 Listem" yapmıştı ve pek bu tip kişisel listeleri okumak hoşuma gitmese de bir göz atmıştım. Tamamen kişisel olan bu listede 20. madde çok hoşuma gitmişti.

Buket Aşçı "2012 Listem" Madde 20 şöyle der: "Daha çok rüya görmek, uyandığımda rüyamı yüksek sesle düşünmek hatta bir deftere yazmak. Rüya günlüğü tutmak."

Ne kadar kişisel bir liste de olsa 20. maddesi Şubat 1 itibariyle benim de uygulamaya başlayacağım bir madde oldu. Bu günlüğün ilk rüyası da dün gördüğüm, çok etkilendiğim ve bana bunları yazdıran o rüya olacak.

Dediğim gibi Karakedim. Yıl sonlarında yeni yıl için listeler hazırlayamasam da ocak sonu itibariyle her ay bitiminde o ayı değerlendiren bir yazı yazmaya ve bunu sana mektup olarak göndermeye karar verdim.

Hayat akıp gidiyor, kimimiz nefret ettiğimiz, mecbur olduğumuz işlerde sürünüyoruz, kimimiz sevdiğimiz ancak zorlukları artık ağır basan işlerle uğraşıyoruz. Kimimiz derslere takılıyoruz, kimimiz çocuk peşinde koşturuyoruz. Özellikle kışın günler çok kısa o yüzden anlamıyoruz bile akşam olmuş, yorgunluk gözlere oturmuş ve gecenin keyfi çıkartılmadan, sohbet edilmeden ama en önemlisi kendine vakit ayırmadan, sevdiğin bir meşgaleyle uğraşamadan gece bitmiş...

Sevmediğim bir işte başarılı olmaya çalıştığım ve kendimi hırpaladığım, üstüne yeni evlendiğim o dönemlerimi hatırlıyorum da şimdi gündüzleri yalnız kaldığım saatlerin kıymetini öyle iyi biliyorum ki Karakedim. "Sıkılmıyor musun?" diye soranlara gülüp geçiyorum. Ben o saatleri yıllardır öyle özlemişim ki...

Ocak 2012, böyle saatlerin çokca olduğu dolayısıyla çokça mutlu olduğum ve en önemlisi sana mektup yazmaya başladığım bir ay oldu. Bu ayın en güzel gelişmesi olarak GizliKız'Dan Karakedi'Ye Mektuplar ı seçiyorum.

Ocağın başında babamın ısrarı üzerine "babaevim"deki  o çocukluk-genç kızlık odamda yapmış olduğum derleme toparlama çalışmasının ardından elimde koca bir koliyle döndüm evlilik yuvama:) Henüz kutuyu açıp da içindeki kitaplarıma, defterlerime, günlüklerime,uğurlu  kalemlerime, ilk fotoğraf makinam Zenit'ime ve bir zamanlar dostlarımdan gelen mektup ve kartları biriktirdiğim dosyalarıma tek tek dokunamadım. Bir dokunabilsem yazdığım mektupları sana yetiştirebilmek için postacılar fazla mesai yapmak zorunda kalır:) Hele bu karda kıyamette yormayayım Postacı Amcaları:)

Tam da bu anılarla dolu koli benim için en kıymetlilerini koyduğum mücevher kutusu etkisi yapmışken Okan Bayülgen Disko Kralı'nda 90'lar ve Yalnızlar Geceleri düzenleyerek beni bu ay aldı götürdü çok eskilere. Hala oralardan buralara pek dönmüş sayılmam. Öyle konularla mektup olarak sana dönüş yapacağım ki Karakedim, mektuplarımı sabırsızlıkla bekle derim:)

Bu ay bolca süprizlerle geçti. Malum benim doğumgünüm vardı Ocağın 15'in de ve Canım Şiveynimin (Annem) beni mutlu edebilmek için yaptığı her şey ama her şey takdire şayan olmakla birlikte çok mutlu etti beni... Ancak ayın sürprizi olarak Leo'nun beni doğumgünümde çocukluğuma götürmek üzere düzenlediği Abant Gezisi'ni seçiyorum. En kıymetli hediye olarak da Leo'nun hediyesi Oğuz Atay Tutunamayanlar ı seçtim. Hala hediye paketinden çıkartamadım. Biliyorum ki bir okumaya başlayınca hayat duracak...

Kitaplardan bahsetmeye başlamışken, benim için en karamsar geçen ocağın 3. haftası da boş durmadım ve kitaplığımın yerini değiştirme bahanesiyle tüm kitaplarım için bir dosya oluşturdum ve kayıtlarını aldım. Şimdi o dosyaya bakıyorum da artık kitaplık demek yersiz sanırım küçük bir kütüphaneye sahibim ve bu beni çok mutlu ediyor. Bu Kütüphane düzenleme işini ayın en faydalı ev işi seçiyorum Karakedim.

Gelgelelim bu ay hiç kitap bitiremedim. Elbette devam ettiklerim var:

  1. Seneler evvel Buket Aşçı'nın bir tv programında "Benim başucu kitabımdır." dediği Gabriel Garcia Marquez YÜZYILLIK YALNIZLIK (Can Yayınları)
  2. Torium D&R da sayemde yeniden raflarla buluşan ( Belki bir gün hikayesini anlatırım)Doğan Cüceloğlu SAVAŞÇI (Remzi Kitapevi)
  3. Carlos Fuentes KENDİM VE ÖTEKİLER (Can Yayınları)
  4. Ve Vapur Kitabım Orhan Pamuk SAF VE DÜŞÜNCELİ ROMANCI (İletişim Yayınları). Eskisi kadar vapurla yolculuk yapamadığım için artık biraz daha ince kitapları tercih ediyorum vapurda hazmetmek için.


Bu aralar tek bir kitaba yoğunlaşma sorunu içindeyim, bu sebeple 4 kitabı birden okumaya çalıştığım için üzülerek yazıyorum ki Ocak ayı kitap bitiremeden bitti :(

Bu ay tanıştığım ve bana yeniden "Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir." dedirten 2 kitap var ki, Şubat ayında okunacaklar listeme eklenecek.
  1. Meri İstiroti 30 YAŞIMA MEKTUPLAR.
  2. Kadir Aydemir'in hazırladığı ve 111 yazarın yazılarından oluşan 90'LAR KİTABI ÇOCUK MU? GENÇ Mİ?

Bu kitapların tesadüf niteliğini şöyle özetleyeyim Karakedim: Gene Torium D&R da kitap incelemesi yaparken yeni çıkanlar bölümünde bu iki kitap dikkatimi çekti. Aldım elime, ikisini de evirdim, çevirdim. Ancak henüz okunmamış çok kitabım olduğu için almadan geri bıraktım, tabi aklıma da yazdım.
Ertesi gün, sanal ortamda daha çok yeni "arkadaş olduğum" Fotoğrafçı, blogger ve 3 kız annesi tatlı kadın olarak nitelendirdiğim Sevgili Yeşim Mutlu'nun 30 Yaşıma Mektuplar kitabındaki fotoğrafları çektiğini öğrendim ki ben kitabı evirip çevirirken bu detayı atlamışım.
Yine aynı gün, takipçisi olduğum bir bloğun yazarının da 90'lar Kitabı'nın 111 yazarından biri olduğunu öğrendim:)

Okunacaklar listeme herhangi bir tesadüfü olmayan 3. kitabı eklemek istiyorum Karakedim.

    3. Paul Auster KIŞ GÜNLÜĞÜ (Can Yayınları).

Hazır sanal ortam demişken ocak ayının benim açımdan sosyal medya açılımı Twitter oldu. Üye olduğum anda kendimi dinmek bilmez bir güzel söz dalgasında boğulurken buldum ama olsun, uzaktan tanıyıp sevdiğim insanları, yakından takipçisi olduğum yayın evlerini vb. birçok gelişmeyi yakından gözlemleme imkanım var artık. Buarada  bir gün çocuğum olduğunda "Annem bilgisayardan anlamaz!" diyecek diye ödüm kopuyor:) Her türlü gelişmeye ucundan dokunmak gerek Karakedim:)

Twitter'dan takip edecek misin beni? http://twitter.com/writergiz

Sosyal Medya ile devam edecek olursam bu ay tanışıp zevkle takip ettiğim 2 siteyi seninle paylaşmak istiyorum Karakedim.

  1. http://www.edebiyathaber.net Logoları senden oluşuyor ve harika haberler yapıyorlar. Bir gazeteci olarak onların hazırladıkları edebiyat haberlerini okurken gerçekten heyecanlanıyorum. "Keşke bu haberi ben yazsaydım" diyorum. Mutlaka ziyaret etmelisin Karakedim.
  2. http://www.yesimmutlu.com  Sevgili YSM. Uzaktan tanıyorum ama yaptıkları onu sevmemi sağlamlaştırıyor.

Hazır Twitter daki Güzel Söz deryasından bahsetmişken her ayın sonunda o ay en çok hoşuma giden özlü sözü seninle paylaşmaya karar verdim Karakedim. Birazdan...:)

Ocak 2012'nin şarkısı beni 2004 yazına götüren şarkıdır. Babamın arabasını ilk ve son kaçırdığım akşamlar, ses sonda, yazlık kazan ben kepçe:) O zamanlar bu şarkıyı Özcan Deniz söylerdi, bende de azıcık kıroluk vardı ama olsun şarkı çok iyi ve yeni yorumuyla beni mest etti. Halil Sezai "Yanıma Gel"http://www.youtube.com/watch?v=MM_wJntzOSw

Koskoca ayda 1 kere sinemaya gittiğim için kendime kızıyorum ama gittiğim film bir yazarın gerçek hikayesini konu aldığı ve Johnny Depp'le muhteşemleştiği için beni çok etkiledi. Ocağın filmi Tutku Günlükleri.


Benim hayatımı birebir etkilemiş olmasa bile ocağın en muhteşem olayı Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde gerçekleştirilen Yüz Nakli oldu. Ayrıntılarını merak ettiysen http://www.medyafaresi.com/haber/73585/yasam-turkiyenin-ilk-yuz-nakli-9-saat-surdu.html ulaşabilirsin Karakedim.


Ve Ocak 2012 son 33 yılın en soğuk ve karlı ayı oldu. Özellikle İstanbul için. Tipi halinde yağan kardan burnumuzun ucunu camdan çıkartamadık. Bu mektubumu sana hala devam etmekte olan kar yağışını seyrederek yazdım Karakedim.



2012 Ocak ayını ve mektubumu, beklenen, ayın sözüyle sonlandırıyorum Karakedim:


Yapabildiğiniz ya da düşünebildiğiniz her neyse, başlayın. Cesaretin dehası,

kudreti ve 
büyüsü vardır. "

                                                  

(Johann Wolfgang von Goethe)
SENİ ÇOK SEVEN
GİZLİKIZ


http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242












2 yorum :

GizliKız dedi ki...

Fikirlerine ve eleştirilerine çok kıymet verdiğim bir dostumun yazımı okuduktan sonra bana attığı maili paylaşmak istiyorum:

"Şu ekranın başında otururken en yapamayacağım şeler olan ; kitap tüyoları almak , blog denilen kelimenin ne olduğunu, takip edilirse nice güzel ufuklar açacağını öğrenmek ya da bir ayını planlayarak yeni umutlar, yaşadığını hissettirecek küçük notlar almak."

"BU YÜZDEN SENİ HEM TAKDİR EDİYORUM HEM DE SEVİYORUM."

İşte buna canı gönülden TEŞEKKÜR EDERİM...

GizliKız dedi ki...

Bu arada heran toplatılıp yakılma tehlikesiyle karşı karşıya olan Kış Günlükleri Paul Auster'ı biran önce alıp okumaya karar verdim.