12 Şubat 2012 Pazar

KÜÇÜKKEN CAMDA ÖLDÜRDÜĞÜM HAYALET, BÜYÜYÜNCE ASANSÖRDE ÇIKTI KARŞIMA

Sevgili Karakedim,

Geçen gün dost meclisimizin gündeminde medya gündemine paralel olarak 80'ler&90'lar vardı. Çocukluğumuzu ve gençliğimizi yatırdık meclis kürsüsüne. Kürsüye çıkma sırası bana gelince şevkle buyurdum şöyle:

"Ben çocukken KORKUSUZDUM be dostlar! Ben o zamanlar ya sokağın ortasındaydım ya denizin derininde. Ya ağacın ya da tramplenin tepesinde.
Özellikle yaz ayları sokaktan kimse alamazdı beni. Bisiklete binerdim, paten kayardım. O patenlerle, Suadiye Oteli'nin önündeki gençler için kurulmuş alanda, tramplenin tepesinden aşağı uçardım. Yazlıkta iskeleden bisikletle denize atlardım. Denizde bağlı teknelerin altından nefesimi tutar da dalar geçerdim. Derindeki kayalardan en yükseğe zıplar da suya atlardım. Bir de dut ağacına tırmanırdım da düşer beynimi patlatırım diye hiç korkmazdım. Ben o zamanlar korku nedir bilmezdim  be dostlar!"

Konuşmam bitip kürsüden inerken tökezledim. Sanki başım döndü biraz, beynim bir sinyal çaktı hafızama da iç sesim "Bok bilmezdin." dedi suratıma! Ben şaşakalmışken edepsiz iç ses şevkle buyurdu şöyle:

"Madem korkusuzdun, bütün akrobatik sporlar sendeydi, dalar, zıplar, uçar, konardın da ne diye o hayaletten korkup işerdin altına?"

Bu sorunun üzerine tekrar çıktım kürsüye, mikrofunu hizaladım dudaklarıma ve yeniden buyurdum şöyle:

"Ben çocukken, her gece yattıktan sonra penceremin camında beliren bir hayaletim vardı. Öyle Casper falan da değil,  insanın tüylerini ürperten cinsten bir hayalet. Gölgesi pencerenin sağından başlar soluna kadar salınırdı. Çok korkardım çok, yorganın altına saklanırdım, tırnaklarımı kemirirdim. Sabah oldu mu onu anneme şikayet ederdim. Güler geçerdi annem. "Kızım,  ağacıın dallarının gölgesi vuruyor cama. Sen hayalete mi inanıyorsun? Hayalet diye bir şey yok bebeğim" derdi her seferinde.



Büyük birinin beni anlayamayacağı dank etmişti kafama. Bir sabah kuzenimi arayıp akşam bizde kalmasını ona çok önemli bir şey göstereceğimi söyledim. O gün kuzenim geldi, tüm gün ne göstereceğimi sordu durdu. Anlatırsam korkar, geceyi beklemez diye sürprizz dedim kandırdım onu. Gece oldu, yattık yataklarımıza. Hooop Hayalet camda. İşte bu dedim. Bu hayalet her gece geliyor camıma. Kuzenim bastı çığlığı başladı ağlamaya. Koştu annemlerin odasına. "Halaaaaa nolur babamı araaaaa! Gelsin alsın beni. Bu evde hayalet var ben kalamam buradaaaa." dedi. O gece kuzenimin de onu görüp inanmış olması ve annemden yediğim zılgıt, hayaletin bende bir sır olarak kalması gerektiğini öğretti bana.

Her gece bu sırla çalıştım uyumaya. Görünürdü camda başlardım Yaradanla konuşmaya. "Allahım ne olur defolup gitsin, çok korkuyorum ama belli etme bunu ona." Korkuyla geçen gecelerin sonunda bir gece topladım tüm cesaretimi, camda belirir belirmez başladım onunla konuşmaya. "Bana bak pis hayalet, benim babam var ağabeyim var, onların da tüfeği var. Bir daha bu cama gelirsen vuracaklar seni. Kaç canını kurtar!!"

Deliliğimin son noktası öyle bir işe yaradı ki. Bir daha gelmedi camıma... O kendinden emin tehdit öldürdü onu camımda.

Büyümüştüm artık, üniversite bitmiş, çalışma hayatına başlamıştım. Yıllar önce öldürdüğüm o hayalet bir gün asansörde yalnızken çıktı karşıma. Nereden çıktın sen diye sormaya kalmadan sarıldı boğazıma. Nefesim kesildi. Sandım ölüyorum. 2. kata çıkana kadar geçen sürede ecel terleri aktı alnımdan. Kalbim ağzımın içinde attı. Asansörden çıktığımda eli yoktu boğazımda. Gitmişti...

Artık kapalı olan her alanda eli boğazımda o hayaletin. Uçağa, metroya, tramvaya hele ki asansöre hiç binemem ben."



Meclisteki dostlar şaşkındılar Karakedim. Bilirlerdi kapalı alanda kalamadığımı da anlam veremezlerdi bana. Ben dost meclisinin kürsüsünden bu defa başım dik inerken iç sesim gururla buyurdu şöyle:

"Hayatının en cesur, en korkusuz olduğun zamanlarıdır çocukluğun . Hiçbir korku savaşamaz seninle. Ola ki dikilirse karşına, yenilir deli cesaretinin kılıcıyla. Kanlar içinde düşüverir ayaklarını dibine.
Ama
Çocukken savaşıp yendiğin o korku, intikamını almaya gelir elbet. Hayalet olur büyür seninle. Sana hiç görünmez, hayatını izler sinsice. Hani olur ya her şey dolar içine, çözemezsin, daralır, kendini zayıf hissedersin, işte o zaman, o hayalet, bir kuytuda görünür gözlerine. Hissedersin elini boğazında. Sıkıverecektir ümüğünü, kesecektir nefesini. Çocukluktan kalma bir cesaretle uzun uğraşlarla ittirirsin o eli ve  kurtulursun kuytudan. Çocukken bir kere öldürmüştün ya onu, sen büyüyünce, o, her kuytuda öldürecektir seni."

Hiçbir çocuğun "hayaleti" olmasın Karakedim...

SENİ ÇOK SEVEN
    GİZLİKIZ


NOT: Varsa korkuların, paylaşmak istediklerin ya da yorumun ŞAHANE FİKİR linkinden yazabilirsin    bana.
           Belki de Facebook sayfamı beğenmek istersin. Hiç durma tıkla:           http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242










Hiç yorum yok :