9 Mayıs 2012 Çarşamba

KUTSAL YER (Kavak III.Bölüm)

Sevgili Karakedim,

II. Bölümün sonunda Mutlu Sarman, Dost ve Asiye'den bahsetmiştim sana. Fotoğrafları inceleyince Yoros Cafe'nin salıncaklı kısmındaki keyfime musallat olan eşşekk arısından da bahsetmeden geçemeyeceğim. Hatta altı çizili cümlemi fotoğraflarla belgeleyeceğim :)

Bu o Eşşek Arısı:)

Bu da o Eşşek Arısını kibarca kovalayan GizliKız:)

Anladık ki Kavak 12.00-12.30 arası kalabalıklaşmaya başlıyor. Özellikle turist kafileleri kaleyi fethetmek üzere iskeleden tırmanışa geçiyorlar.
Kale yolunda karşılaştığım tatlı turist kız.

Gelgelelim Yoros Kalesi'nin hikayesine Karakedim. Özellikle internetten yapmış olduğum araştırmada hep aynı bilgilere rastladım. Senin için bir derlemeyle Kale'nin tarihçesini sunuyorum:

Yoros Kalesi Doğu Roma Dönemi'nden kalma bir kale. Bizans İmparotorluğu zayıflayınca Cenevizlilerin eline geçmesi sebebiyle kaleye Cenevizliler Kalesi de denilmekte.
Yoros adının nereden geldiği henüz kesin olarak bilinmiyor. Birkaç rivayet ise şöyle:

 "Kutsal yer" anlamına gelen Hieron'dan geldiği görüşü oldukça yaygın olmakla birlikte ki ben bu görüşü benimsedim:), Antik Çağ Tanrılarından Zeus'un sıfatı olan "uygun rüzgarlar" anlamına gelen ourios'tan geldiği de iddia ediliyor. Ayrıca Yoros adının doğrudan doğruya "dağ" anlamındaki oros'tan geldiği de düşünülmekte.


Bizans’ın son döneminde, daha 13.yy.'da Osmanlı Türk akıncıları Anadolu yakasında Boğaz kıyılarına İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'den girişine kadar inmeye başlamışlardı. Hatta bugünün şurada burada bazı ülkeler hesabına çarpışan "ücretli askerleri" gibi, Mareşal Boucicaut idaresindeki Fransız ve İspanyol kuvveti buralara kadar gelerek Bizans nam ve hesabına Türkler ile bu çevrede çarpışmışlardı. Yoros’un biraz daha kuzeydoğusunda olan Riva kalesinde kanlı bir çatışma olmuş ve burayı işgal etmiş olan Türk kuvveti katliama uğramıştır. Yoros kalesinin doğusundaki arazide de ''Şehitlik" denilen çok eski bir kabristan bulunmaktadır.


Foto By Leo


Bazı eski yazarlar bu kalede Cenova dönemine ait ve bu ticaret şehrinin ileri gelenlerinden Vicenzo Lercari isimli bir kişinin adını veren bir kitabe gördüklerini bildirirler. Belki Larcari tarafından yapılan bir tamire işaret edilen bu kitabe, 1847'de Hammaire de Hell tarafından araziye açılan kapı üzerinde görülmüş ise de, bugün bu kısım tamamen boşalmış haldedir. Kitabe sonraları görülemediği gibi, bugün de mevcut değildir. Batıda herhangi bir müzede olduğuna dair de bir bilgi yoktur. Bu, kalenin yapımının Cenovalılara ait olduğunu değil, ancak onlar tarafından Bizans'ın artık iyice çöktüğü 15.yy.'ın ilk yarısında bir süre için, bu İtalyan şehrinin bu kalede boğaz girişini kontrol eden bir karakol kurduğuna işaret sayılabilir.
Türk ilerleyişi sırasında kale fethedilmiş ve buraya bir Osmanlı kuvveti yerleşmiştir. Bilindiği kadarıyla, kalenin içinde yerleşen garnizon ve Türkler için evler yapıldığı gibi, bir de II. Bayezid zamanında cami ile hamam inşa edilmiştir. Bugün bunlardan hiçbir iz yoktur. Kalenin bir duvarının aşağıda boğaz kıyısına kadar indiği anlaşılıyor. En yukarı kısımda ise, bu bölümü ayıran 3 burçlu bir perde duvarı vardır. 


Foto By Leo



Yoros Kalesi, Osmanlı devrinin içlerinde Boğazı koruyan daha modern tabyalarının yapılması ile askeri önemini kaybetmiş ve bir mesire yeri durumuna girmiştir. Son birkaç yüzyıl içinde, bilhassa çok sıcak yaz aylarında halkın Karadeniz'in serin havasından faydalandığı bir piknik yeri olarak tanımlanmakta.


Kalenin tarihçesiyle ilgili daha kapsamlı bilgiye http://www.osmanli.org.tr/yazi-4-306.html dan ulaşabilirsin Karakedim.

Yelkenli yarışına denk gelmemiz de bizim şansımız olsa gerek:)
Kalede bir Leo
Bir yolunu bulup bu koya inmeli ve burada yüzmeli.

Kaleyi iyice gezip meydana doğru dönüşe geçtiğimizde birbirinden güzel ve yaşanılası ev selamladı bizi. "Karşı Pencere" durumu mudur bilemem ama ben hala yaz-kış Kavak'ta yaşayabileceğimi savunuyorum:)

Salıncak Keyfim:)

Amma Sallandım Bugün:)

Miss Gibiler...

Keyfim Pek Yerinde


Çiçek Arabasının Şoförü:)

Meydana varınca sabahtan kararlaştırdığımız balıkçıda yani Balıkçı Coşkun'da Levrek-Kalamar-Midye-İstavrit yedik Leo ile. Doyan midemizi dinlendirmek üzere Durak Kafe'de çaylarımızı yudumladık ve dönüş yolu için iskeleye geçtik.

İskelede bir süpriz bizi bekliyordu. Anadolu Kavağı üzerine sis çökmüştü ve bizi Sarıyer'e götürecek motorun kaptanı kalkış yapıp yapmamakta kararsızdı. O yol durumunu değerlendirken biz de son fotoğraflarımızı çektik.

Kaptan "Sis var gidemiyoruz" deyince kapının ardında kaldım:)

Kaptanın "Gidiyoruz" demesini bekliyorum:)
Sisle Bezenen Anadolu Kavağı'na veda ederken
Bu güzel günün gecesinde ise Hıdırellez kutlamamız vardı ancak onu bir sonraki mektubuma saklıyorum Karakedim. Bu mektubu ise geçen sene yine Kavak'da Leo ile çektirdiğimiz anı dolu bir fotoğrafla bitiriyorum.

19.06.2011
SENİ ÇOK SEVEN
GİZLİKIZ


http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242

Hiç yorum yok :