9 Mayıs 2012 Çarşamba

KARŞI PENCERE (Kavak II.Bölüm)


Sevgili Karakedim,

Kavak maceramız hala devam ediyor. II. Bölüm mektubum yarın demiştim ancak sürekli gezmekten bugüne kısmet oldu.

İstersen önce I.Bölümü hatırlayalım http://gizlikizvekarakedi.blogspot.com/search/label/GEZ%C4%B0-SEL

Anadolu Kavağı’na gitmek üzere bindiğimiz motor sabahın erken saati, durgun denizde süzülürken ben Leo’ya poz veriyor, o da fotoğraf çekiyordu. Birden kadraja yunus sürüsü girdi. O kadar yakınımızdaydılar ve öyle mutlu görünüyorlardı ki…

Leo videoya aldığı için tek fotoğraf karesi olarak bunu buldum:)


Bu görüntü Leo’nun en güzel doğum günü hediyesi oldu. Çünkü o yunus aşığı bir adam.

Her sabah işe giderken özellikle Sarayburnu açıklarında yunus görürüm ümidiyle bir gözü denizde, bir gözü yolda, bir eli direksiyonda diğer eli ise yunusları gördüğü anda beni aramak üzere hazır duran telefonda, araba kullanan bir adam o…

Sabahın 08.00’de telefonum çalıyorsa biliyorum ki arayan “Kocam” dır ve:
-BEN: Alo!
-LEO: Alo, Aşkımm, bu sabah yakaladım, yunusları gördüm. Sen de görmeliydin bu manzarayı.
-BEN: Dilek diledin mi tatlım?
-LEO: Aaa unuttumL
-BEN: Olsun, o anda kalbinden güzel bir şeyler geçirmişsindir.
-LEO: Evet, evet. Böyle sürü halinde gezdiklerine göre kesin çok balık var. Bu Pazar balık alalım da sen bana muazzam bir sofra hazırla aşkım.
-BEN: J J J

Ve Leo’nun kalbinden geçip doğru miğdesine inen güzel dilekJ

Kavak’a varıp da iskeleden karaya ayak basınca sıra sıra dizilmiş, henüz açılmamış balık restaurantları karşıladı bizi. Daha önce birçoğunda yediğimizden bu sefer deneyimliydik. Öğlen balığımızı yiyeceğimizi gözümüze kestirip kaleye doğru yöneldik.

Açtık ve güzel hava daha da acıktırmıştı bizi. Tabana kuvvet yokuş yukarı tırmanmaya başlayacakken peşimize bir köpek takıldı. İriliğine zıt, küçük ve masum bakışlı bir köpek. İsmini koydum hemen, “Dost” dedim, “Gel birlikte çıkalım kaleye.”

I.Bölümün sonunda Dost’un fotoğrafı vardı Karakedim. Hikayesini anlatacağım demiştim. Şimdi sırası geldi işte: Ben Dost’a hadi birlikte çıkalım kaleye dedim ama biraz sonra bu teklifime bin pişman oldum. Az zaman sonra Dost’la ilgili tüm gerçekler ortaya çıktı.

Meğersem Dost, Kavağın “Yalnız kovboy”uymuşJ Bu kovboyu peşimizde gören ve nedense hep koloni halinde gezen diğer köpekler havlayarak peşimize takıldılar.

Hala kendimize inanamıyorum. O koca yokuşu, Dost ve Dost’un düşmanları sayesinde 3 dakikada tırmandığımıza hala inanamıyorumJ Kaleye vardığımızda, uzun zamandır böylesine hızlı kan pompalamayan kalbim göbeğimde atıyordu. Leo, alnından akan ter damlalarıyla bir bana bir de arkamızda dizili duran kuçu ordusuna bakıyorduJ

Aç, terli ve fazla performans göstermiş bedenimizle aval aval dikilirken kale dibindeki Yoros Cafe’nin sahipleri buyur ettiler bizi. Henüz garsonlar bile gelmemişti. Öyle güzel karşıladılar ve enfes bir kahvaltı sofrası hazırladılar ki bize, kalbim göbeğimdeki rahat yerinden vazgeçip mutluluk evi göğüs kafesime geri döndü. Kızarmış ekmek kokusu, bal-kaymak ve taptaze domates, salatalık, biber ise Leo’yu mest etti.

Kafe sahipleriyle ettiğimiz hoş sohbet sırasında burada yaşamayı çok isterdim dedim. “Buranın baharı ayrı, kışı ayrı, yazı ayrı güzel. Şu kuş sesleri yeter bana.” deyince benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim Kavaklı kız “Bizim için çok sıkıcı, pek yapacak bir şey yok buralarda.” dedi.

Kıyının karşı yakasından biz onların sakinliğine, temiz havasına, durgunluğuna imrenirken onlar bizim yakanın curcunasına, hareketliliğine, akan zamanına hasrettiler. Ferzan Özpetek-Karşı Pencere geldi o an aklıma Karakedim. http://www.filmlerim.com/makale/5196/karsi-pencere

Geçenlerde bir araştırmanın sonucunu okumuş ve çok etkilenmiştim: Sevdiğimiz insanlarla ve sevdiğimiz bir ortamda yediğimiz yemek çok daha lezzetli geliyormuş damağımızaJ İşte bu araştırmayı doğrularcasına leziz bir kahvaltı yaptık. Kuşlar, teypten gelen Sezen Aksu, Ferudun Düzağaç, Bulutsuzluk Özlemi ve Adele’ e hiç durmadan eşlik ettiler. Bu koro dinlenmeye değerdi Karakedim…


Kahvaltıdan sonra Yoros Cafe’nin salıncaklı kısmına geçtik. Salıncağa kurulup kahvelerimizi söyledik. Biliyorsun Karakedim, deniz oldu mu, temiz hava oldu mu ve biz yan yana olduk mu kahvesiz geçmez o gün LeomlaJ Ben şekerli Leo ise sade ancak bol köpüklü kahvemizi hüpürdettik. Yalnız Kovboy Dost hala bizimleydi. Koloni onu bizimle bırakıp gitmişti. Dost bir yanda güneşi kemiklerine yedire yedire uyuyordu. Aşağıda ise bir anne köpek vardı. Adını “Asiye” koydum. Nereden geldi bu isim aklına diyeceksin Karakedim. Annem yazlıkta kurduğu sofralarına yavrularını beslemek adına davetsizce misafir olan tüm “anne kedi”lere Asiye derdiJ Neyse, benim Asiyem bir dişi kuçu oldu, peşine taktığı 5 yavrusuyla çok mutluydu.
Asiye ve yavruları

Kadraja giren 2 Yavru:)
Dost'un bakışına dikkat:"Napar bu deli?" der gibi:)

Kahve fincanlarımızı, keyiften pıt pıt atan kalplerimizden geçirdiğimiz küçük dileklerimizle güneşin ısıttığı ellerimiz ters çevirip tabaklarıyla buluşturdu. Masaya konan ters fincanlar fallarına bakılmak üzere soğumaya bırakıldı. Tabi üzerlerinde alyanslarımızlaJ Ahh bir de masanın altında bir sarman vardı ki sanırım o anda en keyiflimiz oyduJ
MUTLU SARMAN:)

LEO'nun falına bakarken:)Kocamın içi açılmış valla:)

III. Bölümde Kaleden bahsedeceğim sana Karakedim, yeni fotoğraflarla gezimizin devamından ve elbette Hıdırellez kutlamamızdan…


SENİ ÇOK SEVEN
GİZLİKIZ

Hiç yorum yok :