Sevgili Karakedim,
Kavak maceramız hala devam ediyor. II. Bölüm mektubum yarın
demiştim ancak sürekli gezmekten bugüne kısmet oldu.
İstersen önce I.Bölümü hatırlayalım J http://gizlikizvekarakedi.blogspot.com/search/label/GEZ%C4%B0-SEL
Anadolu Kavağı’na gitmek üzere bindiğimiz motor sabahın erken
saati, durgun denizde süzülürken ben Leo’ya poz veriyor, o da fotoğraf
çekiyordu. Birden kadraja yunus sürüsü girdi. O kadar yakınımızdaydılar ve öyle
mutlu görünüyorlardı ki…
Leo videoya aldığı için tek fotoğraf karesi olarak bunu buldum:) |
Bu görüntü Leo’nun en güzel doğum günü hediyesi oldu. Çünkü
o yunus aşığı bir adam.
Her sabah işe giderken özellikle Sarayburnu açıklarında
yunus görürüm ümidiyle bir gözü denizde, bir gözü yolda, bir eli direksiyonda
diğer eli ise yunusları gördüğü anda beni aramak üzere hazır duran telefonda, araba
kullanan bir adam o…
Sabahın 08.00’de telefonum çalıyorsa biliyorum ki arayan “Kocam”
dır ve:
-BEN: Alo!
-LEO: Alo, Aşkımm, bu sabah yakaladım, yunusları gördüm. Sen
de görmeliydin bu manzarayı.
-BEN: Dilek diledin mi tatlım?
-LEO: Aaa unuttumL
-BEN: Olsun, o anda kalbinden güzel bir şeyler
geçirmişsindir.
-LEO: Evet, evet. Böyle sürü halinde gezdiklerine göre kesin
çok balık var. Bu Pazar balık alalım da sen bana muazzam bir sofra hazırla
aşkım.
-BEN: J
J J
Ve Leo’nun kalbinden geçip doğru miğdesine inen güzel dilekJ
Kavak’a varıp da iskeleden karaya ayak basınca sıra sıra
dizilmiş, henüz açılmamış balık restaurantları karşıladı bizi. Daha önce
birçoğunda yediğimizden bu sefer deneyimliydik. Öğlen balığımızı yiyeceğimizi
gözümüze kestirip kaleye doğru yöneldik.
Açtık ve güzel hava daha da acıktırmıştı bizi. Tabana kuvvet
yokuş yukarı tırmanmaya başlayacakken peşimize bir köpek takıldı. İriliğine zıt, küçük ve masum bakışlı bir köpek. İsmini koydum hemen, “Dost” dedim, “Gel
birlikte çıkalım kaleye.”
I.Bölümün sonunda Dost’un fotoğrafı vardı Karakedim.
Hikayesini anlatacağım demiştim. Şimdi sırası geldi işte: Ben Dost’a hadi
birlikte çıkalım kaleye dedim ama biraz sonra bu teklifime bin pişman oldum. Az
zaman sonra Dost’la ilgili tüm gerçekler ortaya çıktı.
Meğersem Dost, Kavağın “Yalnız kovboy”uymuşJ Bu kovboyu peşimizde
gören ve nedense hep koloni halinde gezen diğer köpekler havlayarak peşimize
takıldılar.
Hala kendimize inanamıyorum. O koca yokuşu, Dost ve Dost’un
düşmanları sayesinde 3 dakikada tırmandığımıza hala inanamıyorumJ Kaleye vardığımızda,
uzun zamandır böylesine hızlı kan pompalamayan kalbim göbeğimde atıyordu. Leo,
alnından akan ter damlalarıyla bir bana bir de arkamızda dizili duran kuçu
ordusuna bakıyorduJ
Aç, terli ve fazla performans göstermiş bedenimizle aval
aval dikilirken kale dibindeki Yoros Cafe’nin sahipleri buyur ettiler bizi.
Henüz garsonlar bile gelmemişti. Öyle güzel karşıladılar ve enfes bir kahvaltı
sofrası hazırladılar ki bize, kalbim göbeğimdeki rahat yerinden vazgeçip
mutluluk evi göğüs kafesime geri döndü. Kızarmış ekmek kokusu, bal-kaymak ve
taptaze domates, salatalık, biber ise Leo’yu mest etti.
Kafe sahipleriyle ettiğimiz hoş sohbet sırasında burada
yaşamayı çok isterdim dedim. “Buranın baharı ayrı, kışı ayrı, yazı ayrı güzel.
Şu kuş sesleri yeter bana.” deyince benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim
Kavaklı kız “Bizim için çok sıkıcı, pek yapacak bir şey yok buralarda.” dedi.
Kıyının karşı yakasından biz onların sakinliğine, temiz
havasına, durgunluğuna imrenirken onlar bizim yakanın curcunasına,
hareketliliğine, akan zamanına hasrettiler. Ferzan Özpetek-Karşı Pencere geldi
o an aklıma Karakedim. http://www.filmlerim.com/makale/5196/karsi-pencere
Geçenlerde bir araştırmanın sonucunu okumuş ve çok
etkilenmiştim: Sevdiğimiz insanlarla ve sevdiğimiz bir ortamda yediğimiz yemek
çok daha lezzetli geliyormuş damağımızaJ
İşte bu araştırmayı doğrularcasına leziz bir kahvaltı yaptık. Kuşlar, teypten gelen
Sezen Aksu, Ferudun Düzağaç, Bulutsuzluk Özlemi ve Adele’ e hiç durmadan eşlik
ettiler. Bu koro dinlenmeye değerdi Karakedim…
Kahvaltıdan sonra Yoros Cafe’nin salıncaklı kısmına geçtik. Salıncağa
kurulup kahvelerimizi söyledik. Biliyorsun Karakedim, deniz oldu mu, temiz hava
oldu mu ve biz yan yana olduk mu kahvesiz geçmez o gün LeomlaJ Ben şekerli Leo ise
sade ancak bol köpüklü kahvemizi hüpürdettik. Yalnız Kovboy Dost hala
bizimleydi. Koloni onu bizimle bırakıp gitmişti. Dost bir yanda güneşi
kemiklerine yedire yedire uyuyordu. Aşağıda ise bir anne köpek vardı. Adını “Asiye”
koydum. Nereden geldi bu isim aklına diyeceksin Karakedim. Annem yazlıkta
kurduğu sofralarına yavrularını beslemek adına davetsizce misafir olan tüm “anne
kedi”lere Asiye derdiJ
Neyse, benim Asiyem bir dişi kuçu oldu, peşine taktığı 5 yavrusuyla çok
mutluydu.
Asiye ve yavruları |
Kadraja giren 2 Yavru:) |
Dost'un bakışına dikkat:"Napar bu deli?" der gibi:) |
Kahve fincanlarımızı, keyiften pıt pıt atan kalplerimizden
geçirdiğimiz küçük dileklerimizle güneşin ısıttığı ellerimiz ters çevirip
tabaklarıyla buluşturdu. Masaya konan ters fincanlar fallarına bakılmak üzere
soğumaya bırakıldı. Tabi üzerlerinde alyanslarımızlaJ Ahh bir de masanın altında
bir sarman vardı ki sanırım o anda en keyiflimiz oyduJ
MUTLU SARMAN:) |
LEO'nun falına bakarken:)Kocamın içi açılmış valla:) |
III. Bölümde Kaleden bahsedeceğim sana Karakedim, yeni
fotoğraflarla gezimizin devamından ve elbette Hıdırellez kutlamamızdan…
SENİ ÇOK SEVEN
GİZLİKIZ
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder