14 Haziran 2013 Cuma

Yağmura DİRENEN Cuma

Sevgili Karakedim,

Ben bir zamanlar bir bankanın bir şubesinde çalışıyordum. O zamanlar aynı şubede çalışan ve yan masamda benimle aynı görevi paylaşan bir arkadaşım vardı. -Ne Severdim Onu-

Bir cuma günüydü. şube çok kalabalıktı. İkimizin de masasının önündeki sandalyelerden müşteri eksik olmuyor, çalan telefonlar ikimizi de tırlatmaya yaklaştırıyor, ekranda bekleyen işler de bütün bunların üzerine tuz-biber oluyordu. Yoğunluktan birbirimizin yüzüne bile bakamıyorduk o cuma günü ...

Yanlış hatırlamıyorsam saat akşam üzeri dört gibiydi. Şubede pek de alışık olmadığımız bir "müşterisizlik" ve beraberinde sessizlik oldu. O an masamın önündeki sandalyenin boşluğuna takılınca gözüm, kafamı ekrandan çıkartıp camdan dışarıya bakma fırsatı buldum. Dışarısı günlük güneşlikti. Dışarıda hayat vardı, hava vardı, bütün bedenime bir ömür yetecek nefes vardı. Gözlerimi kapatıp bu an bitmesin diye düşünürken yan masadan arkadaşımın sesi böldü sessizliğimi.

"Şimdi gök patlasa, şakır şakır yağmur yağsa harika olur." 

O anki hava şartlarında ne ütopik bir dilekti bu! Yüzümde alaycı pis bir gülümsemeyle gözlerimi diktiğim pencereden devire devire ayırarak başımı arkadaşımın masasına doğru çevirdim. O gün ilk defa göz göze geliyorduk.

"Boş hayallere kapılma, bu havada yağmur yağmaz."

Hayalini desteklemediğim için canı sakılmıştı, yüzünü düşürüp bilgisayarının ekranına gömüldü  ve saniyeler içerisinde gök patladı.

Şubenin kapısında sigara molası veren şube çalışanları içeri kendilerini zor attı, güvenlik görevlisi kapıyı kapatırken ikinci kez göz göze geldik arkadaşımla. Tek cümlem: "Ne kadar temiz bir kalple diledin yağmuru." oldu.

O cuma çok yorulmuştuk. Tüm haftanın da ağırlığı bedenimizin dik durmasına engel oluyordu. Şubenin kapanmasına kısa bir süre kalmışken biraz nefes almak, kafamızı toparlamak için ikimiz adına imkansızı istemişti arkadaşım. Yağmur yağarsa müşteriler dükkanlarından ya da bulundukları kapalı mekandan çıkmaz, şubeye çok acil işi olanların dışında kimse gelmezdi. İsteği  çok haklı bir dilekle buluşmuştu. İmkansız da olsa temiz kalple dilenen her dileği, Allah duyardı.... Allah onu da duymuştu ...

Artık her yağmurlu cuma aklıma o arkadaşım ve dileği geliyor Karakedim.  Bu yağmurlu cumada aklımın küçük bir ucunda "o an" geriye kalan kocaman ucundaysa Gezi Parkı'nda Direnen gençler var. Onların temiz kalplerinden geçen, ülke şartları gözönüne alındığında imkansız görünen ancak ilahi adaletin asla görmezden gelmeyeceği dilekleri var. Onların dilekleri, ofisinde çalışıp yanlarında olamayan, gelişmeleri televizyonlarından takip etmek zorunda kalan, başka şehirlerde oturup onlarla kalpleri aynı atan, bulundukları yerlerde kendilerine destek olmak için Türk bayraklarıyla yürüyen, her akşam saat 21.00 de tencere tavasıyla, kornasıyla sesini onlara duyurmaya çalışan ya da açıp kapattığı ışıklarıyla "Yanındayım" diyen milyonların dileklerini temsil ediyor.




Tüm o gaz bombalarına, sıkılan "plastik" mermilere, ağızlardan çıkan "üslupsuz" söylemlere, kabadayı kılıklı yönetenlere, polisine, konuyla alakasız protestocusuna rağmen hepimiz adına direnen gönüllü bu insanların dilekleri işte o arkadaşımla o bankanın o şubesinde yaşadığımız o anki gibi gerçek olacak Karakedim.

İtirazı olan, moral bozan uzakta dursun, gölge etmesin ve gök o gün imkansızken nasıl patladıysa bu direnişin gerçekleştireceği olumlu sonuçlar yağmur gibi yağsın DİRENİŞE inananın da inanmayanın da üzerine ...



NOT: Mektubun sonunda o bankanın ismini tahmin etmek çok güç olmasa gerek ...

SENİ ÇOK SEVEN
     GİZLİKIZ

Hiç yorum yok :