28 Ağustos 2012 Salı

HAKSIZLIK ETMİŞİM

Sevgili Karakedim,

Ben  çok büyük haksızlık etmişim!!!

???

Nil'in dünkü yazısını okuyunca hatta dönüp dönüp o sayfaya, yeniden ve yeniden satır aralarını kurcaladıkça ne büyük haksızlık ettiğimi anladım.

Nil diyordu ki: "Yaşadığım çok güzel bir şeyin aynısını tıpkı geçen seferki gibi yaptım. Aynı insanları aynı yerde, aynı saatlerde bir araya topladım. Geçen sefer yaşadığım o güzel şeyleri tekrar yaşamak, hatta belki bir ihtimal geçmek beklentisiyle."

2010 Fethiye Gezimizde tanışıp bol bol sohbet ettiğimiz insanlar, çıktığımız safari ve tekne turları, çay bahçesinde içtiğimiz vişne-soda, Kayaköy Poseidon'da dinlediğimiz müzik, ağustos böceklerinin sesi, bodur bacaklı köpekler, sürü halinde gezen arılar, İstanbul Ortaköy'den gelip Fethiye'ye yerleşen Zeynep Abla'nın dükkanı, içimize çektiğimiz hava, yüzdüğümüz deniz, Saklıkent'in buz gibi suyu vs. öyle muhteşemdi, öyle büyülüydü ki dönüş yolunda arabanın tekerlekleri Fethiye sınırından çıkarken gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Burnumdan denizin suyu kucağıma damlarken istediğim tek şey en kısa zamanda buraya yeniden gelebilmekti. O saniye,  Leo ile kararlaştırmamıza bile gerek kalmadan seneye tatilimizi geçireceğimiz yer belliydi. Fethiye...

"Yaşadığın hediye gibi anları tekrarlayamıyorsun." diyordu Nil.

Haklıydı...

2011 Fethiye Gezimiz ilki kadar büyülü geçmemişti. Yine her şey çok güzeldi ama eksik bir ruh vardı sanki Poseidon'da, Saklıkent'te. Bütün sene Zeynep Abla'nın telefonunu ya da mail adresini neden almadım diye söylenirken Leo "Bir dahaki yaz dükkanına gider ziyaret edersin." diyordu. Gittim dükkanına evet ama artık Zeynep Abla yoktu orada. Onun o güzelim el yapımı eşyalarla dolu dükkanı kapanmış yerine -hayalkırıklığımdan- şu anda anımsayamadığım başka bir dükkan açılmış:(

"Bir dahaki sefer yok yani. Sefer bu sefer. Nereye gidiyorsan, ne görüyorsan, yanında kim varsa, ne oluyorsa, tek sefer."  yazıyordu Nil.

İlk sefer yaşadığım her an beni öyle büyülemişti ki hep sürsün istemiştim. Seneye oraya adım atar atmaz aynı melek beni bulsun, kolumdaki saatin akrebiyle yelkovanına bir şeyler söylesin onlar da saatimin camından tükettiğim her saniyeyi büyülesin istemiştim. Çok büyük bir beklentiye girmiştim.

İşte haksızlığı da burada yapmıştım. Nil satırlarında "Gökyüzüne dikeceksin gözlerini, uzun uzun bakacaksın. Rüzgar yanından geçip gidemeyecek, uzun uzun çekeceksin içine, toprağa batıracaksın ayaklarını, kök salacak. Kim varsa sevdiğin öp öp öpeceksin. Seviyorsan, yüzünü güldürene dek söyleyeceksin. Güzel bir şey gördüysen, gidip sarılmaya, sarılamıyorsan oturup çizmeye, çizemiyorsan yazmaya çalışacaksın. O, o ana özel bir gösteri. Bir daha orası öyle olmayacak. Onlar da öyle olmayacak. İşin daha da tuhafı sen bile başka olacaksın başka sefere."

Bir kış boyunca gönlümün kumsalını ne dalgalar ziyaret etmişti. Kimi günler fırtınalar kopmuştu kumsalımda, kimi günler çarşaf misali salım salım salınmıştı. Fırtınalardan sonra çakıl taşlarımı koyduğum yerde bulamamıştım. Balıklar göç etmişti denizimden.

Ertesi yaz, benim kumsalım bile bu denli değişmişken Fethiye'den aynı kalmasını beklemem ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIKTI Karakedim...



NOT: Nil Karaibrahimgil'in "Gerçekten İki Kere Yaşanmıyormuş" başlıklı yazısına http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21310861.asp?utm_source=twitterfeed&utm_medium=facebook
dan ulaşabilirsin Karakedim.

SENİ ÇOK SEVEN
   GİZLİKIZ

http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242

Hiç yorum yok :