20 Haziran 2013 Perşembe

" EŞEK BİLE AYNI ÇUKURA İKİ KERE DÜŞMEZ !!! "

Sevgili Karakedim,

Sana, son yazdığım Yağmura DİRENEN Cuma başlıklı mektubumda Gezi Parkı olaylarından bahsetmiştim. Cumartesi akşamı RTE nin emriyle Gezi Parkı boşaltıldı. Ekranlara çok masum yorumlarla yansıtılan boşaltılma sahnelerinin aksine, parkta bulunan çocuk, genç, kadın, adam, yaşlı, sanatçı, vatandaş kim var ise "BİZDEN", Gezi Parkı'ndan ATILDI!

Pazar günü de RTE sözüm ona "Halkın miting alanı olan" kendi milli miting alanında kendisinin halk diye tanımladığı  "ÜÇ BEŞ ŞAKŞAKÇI" ya Milli İradeye Saygı adında bir miting yaptı. O insanları oraya para vererek, özellikle belediye çalışanlarını işinden olma tehdidiyle toplayarak, halkın belediye otobüslerini, vapurlarını "ücretsiz" kaldırarak getirtti. Hepsine "BİZİM" paralarımızla alınmış parti şapkaları ve flamaları dağıttı. Şapkayı başlarına taksınlar da beyinlerine güneş geçmesindi! Çoktan sulanmış beyinlerin kurumasından korktu herhal!!!! Bir de Türk bayrakları dağıttı, o konuşurken yalandan sallasınlar diye. Halbuki "BİZ" camlarımıza, balkonlarımıza astığımız bayraklarımızı omuzlarımıza sarıp gidiyorduk meydanlara... RTE, şakşakçılarına "Oyunlarını Bozalım." diye çığırırken bu iki resim arasındaki farkı görüp kimin "OYUN" içinde olduğunu anlayamaz mıydı? Anlardı elbet de işine gelmedi...

"BİZ" KIRGINDIK! "BİZ" 30 MAYIS AKŞAMINDAN BERİ KIRGINDIK ama cuma günkü mektubumda da yazdığım gibi asla UMUTSUZ değildik!

Ve pazartesi günü ERDEM GÜNDÜZ adı bizim de UMUDUMUZUN ADI oldu...

ERDEM, RTE nin halk üzerinde başlattığı psikolojik savaşta "Sessizliğin" ve "Durağanlığın" en güzel cevap verme ve tepki gösterme aracı olduğunu kanıtladı. "BİZ"im boğazımızdan çıkamayan sese tercüman oldu. Bu psikolojik savaşta TEK BAŞINA, hepimizin umudu oldu. Polisi şaşırttı, hükümeti afallattı ve dünyaya kendini "DURAN ADAM" olarak tanıttı.








"Biz" haberlerden onun dans sanatçısı olduğunu öğrenmiştik ama elbette bu kadar değildi, onun da bir hikayesi vardı. O hikayenin içerisinden belki de en manidar bölümü Erdem'in arkadaşı Alper Alpözgen paylaştı bir fotoğraf eşliğinde.






Alper diyordu ki: "Yıllar önce face'e yüklediğim bu fotoğrafta arkada bendeniz, önde arkadaşım Erdem Gündüz nam-ı diğer Duran Adam, üniversiteye başörtülü kızların sokulmamasını protesto etmek için derse türbanla giriyoruz. Yıl 2004 yer Yıldız Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi. Yine aynı günlerde e-muhtıra verildiğinde sokağa dökülüp AKP'lilerle "bir daha asla" diyerek yürümüştük. Biz zamanında onlar ezilirken onların yanında mücadele ettik. Bana 20 gün önce AKP'lileri de anlamak lazım, diyalog lazım, empati lazım deseydiniz size hak verirdim. Ama bunca olandan, yalandan dolandan, iftiradan, şiddetten, cinayetten sonra bir daha asla! Ben onların özgürlüğü için çok çabaladım ama sonra kendi özgürlüğümüz için 31 Mayıs akşamı sokağa çıktığımda suratıma gaz bombası yedim, şu an devletle mahkemeliğim. Erdem gibi zamanında Müslümanların hakları için de mücadele etmiş bir arkadaşım şimdi her yerde hedef gösteriliyor, ajan olmakla ve akıl almaz iftiralarla suçlanıyor. Yarın başına bir iş gelirse tüm AKP''yi savunanlar ve onlarla empati kurulabileceğini iddia eden safdiller sorumludur. Eşek bile aynı çukura iki kere düşmez!"

Demek ki Erdem nam-ı diğer DURAN ADAM sadece Gezi Parkı Direnişinde değil haksız gördüğü her durumda tepkisini ortaya koymayı bilmiş. "BİZ" yıllardır kendimizi haksızlıklar karşısında yalnız zannederken birileri bizim sesimiz olmuş. Aslında Alper de satır arasında çok incecik bir noktaya vurgu yapıyor: "Bizler haksızlığa karşıyız, haksızlık yapan kim olursa olsun AYIRT ETMEDEN tepkimizi ortaya koyarız." diyor. Facebooktaki bu paylaşımının bir okuyucusu olarak bana "Aç gözünü aç, eşek bile aynı çukura iki kere düşmez!" diyerek uyarıda bulunuyor. Bu adam haksız mı?


Hakkını savunan milyon insana bu zulmü reva görmek, kitap okuyanını, piyano çalanını, mizah dolu pankart yazanını, avukatını, doktorunu, ülke takımlarının en güçlü taraftar guruplarını ki onları Ergenekon üyesi olmakla suçlayıp gözaltına almak, susturmaya, bastırmaya, eziklemeye ve ötekileştirmeye çalışmak HAK mı?

Çok kısa bir süre önce dünyanın bir başka ülkesi Brezilya'da da halk sokaklara döküldü. Brezilya halkı ülkelerindeki yolsuzluğa, paralarının gereksiz harcamalarla tüketiliyor olmasına karşılar. Daha iyi bir eğitim ve ulaşım hizmeti almak istiyorlar ve ellerinde Brezilya bayrağı sokakları inletiyorlar. Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff "HALKIMLA GURUR DUYUYORUM." diyor ... !!!

ŞİMDİ BEN AYNI ÇUKURA İKİNCİ KEZ DÜŞECEK KADAR EŞEK DEĞİLİM KARAKEDİM.


SENİ ÇOK SEVEN
     GİZLİKIZ







14 Haziran 2013 Cuma

Yağmura DİRENEN Cuma

Sevgili Karakedim,

Ben bir zamanlar bir bankanın bir şubesinde çalışıyordum. O zamanlar aynı şubede çalışan ve yan masamda benimle aynı görevi paylaşan bir arkadaşım vardı. -Ne Severdim Onu-

Bir cuma günüydü. şube çok kalabalıktı. İkimizin de masasının önündeki sandalyelerden müşteri eksik olmuyor, çalan telefonlar ikimizi de tırlatmaya yaklaştırıyor, ekranda bekleyen işler de bütün bunların üzerine tuz-biber oluyordu. Yoğunluktan birbirimizin yüzüne bile bakamıyorduk o cuma günü ...

Yanlış hatırlamıyorsam saat akşam üzeri dört gibiydi. Şubede pek de alışık olmadığımız bir "müşterisizlik" ve beraberinde sessizlik oldu. O an masamın önündeki sandalyenin boşluğuna takılınca gözüm, kafamı ekrandan çıkartıp camdan dışarıya bakma fırsatı buldum. Dışarısı günlük güneşlikti. Dışarıda hayat vardı, hava vardı, bütün bedenime bir ömür yetecek nefes vardı. Gözlerimi kapatıp bu an bitmesin diye düşünürken yan masadan arkadaşımın sesi böldü sessizliğimi.

"Şimdi gök patlasa, şakır şakır yağmur yağsa harika olur." 

O anki hava şartlarında ne ütopik bir dilekti bu! Yüzümde alaycı pis bir gülümsemeyle gözlerimi diktiğim pencereden devire devire ayırarak başımı arkadaşımın masasına doğru çevirdim. O gün ilk defa göz göze geliyorduk.

"Boş hayallere kapılma, bu havada yağmur yağmaz."

Hayalini desteklemediğim için canı sakılmıştı, yüzünü düşürüp bilgisayarının ekranına gömüldü  ve saniyeler içerisinde gök patladı.

Şubenin kapısında sigara molası veren şube çalışanları içeri kendilerini zor attı, güvenlik görevlisi kapıyı kapatırken ikinci kez göz göze geldik arkadaşımla. Tek cümlem: "Ne kadar temiz bir kalple diledin yağmuru." oldu.

O cuma çok yorulmuştuk. Tüm haftanın da ağırlığı bedenimizin dik durmasına engel oluyordu. Şubenin kapanmasına kısa bir süre kalmışken biraz nefes almak, kafamızı toparlamak için ikimiz adına imkansızı istemişti arkadaşım. Yağmur yağarsa müşteriler dükkanlarından ya da bulundukları kapalı mekandan çıkmaz, şubeye çok acil işi olanların dışında kimse gelmezdi. İsteği  çok haklı bir dilekle buluşmuştu. İmkansız da olsa temiz kalple dilenen her dileği, Allah duyardı.... Allah onu da duymuştu ...

Artık her yağmurlu cuma aklıma o arkadaşım ve dileği geliyor Karakedim.  Bu yağmurlu cumada aklımın küçük bir ucunda "o an" geriye kalan kocaman ucundaysa Gezi Parkı'nda Direnen gençler var. Onların temiz kalplerinden geçen, ülke şartları gözönüne alındığında imkansız görünen ancak ilahi adaletin asla görmezden gelmeyeceği dilekleri var. Onların dilekleri, ofisinde çalışıp yanlarında olamayan, gelişmeleri televizyonlarından takip etmek zorunda kalan, başka şehirlerde oturup onlarla kalpleri aynı atan, bulundukları yerlerde kendilerine destek olmak için Türk bayraklarıyla yürüyen, her akşam saat 21.00 de tencere tavasıyla, kornasıyla sesini onlara duyurmaya çalışan ya da açıp kapattığı ışıklarıyla "Yanındayım" diyen milyonların dileklerini temsil ediyor.




Tüm o gaz bombalarına, sıkılan "plastik" mermilere, ağızlardan çıkan "üslupsuz" söylemlere, kabadayı kılıklı yönetenlere, polisine, konuyla alakasız protestocusuna rağmen hepimiz adına direnen gönüllü bu insanların dilekleri işte o arkadaşımla o bankanın o şubesinde yaşadığımız o anki gibi gerçek olacak Karakedim.

İtirazı olan, moral bozan uzakta dursun, gölge etmesin ve gök o gün imkansızken nasıl patladıysa bu direnişin gerçekleştireceği olumlu sonuçlar yağmur gibi yağsın DİRENİŞE inananın da inanmayanın da üzerine ...



NOT: Mektubun sonunda o bankanın ismini tahmin etmek çok güç olmasa gerek ...

SENİ ÇOK SEVEN
     GİZLİKIZ