31 Ağustos 2012 Cuma

İĞNEADA -1-

Sevgili Karakedim,

Ramazan ayı öncesi ev taşıma telaşı derken Leo ile çok yorulmuştuk. Üzerine Ramazanın yaza gelmesi sebebiyle geçen sıcak-susuz ancak maneviyat dolu günlerinin ardından bayramı  dinlenerek geçirmeye karar verdik.
Hem trafik çekmeden gidebileceğimiz hem güzelce dinleneceğimiz hem yeni yerler keşfedeceğimiz hem de -benim için en önemlisi- bol bol denize girebileceğimiz yolu-havası-suyu güzel bir yer arayışımızın sonunda tatilimizi İĞNEADA'da geçirmeye karar verdik. 


Fotoğrafı  http://www.rota360.net/dogarotalari.asp?id=58 sitesinden aldım.


Burada yaşadıklarımıza geçmeden önce araştırmalarım sonucu İğneada hakkında öğrendiğim ve ilgini çekeceğini düşündüğüm birkaç bilgiyi paylaşayım Karakedim: 

Öncelikle İğneada'nın adı coğrafi şekli itibariyle burnunun iğne şeklinde olmasından dolayı İğneada değilmiş. Burayı fetheden komutanın adı İğne Bey olunca, komutan fetih sonrası bu güzel yere kendi adını vermiş.
Cumhuriyet döneminden önce Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan istilasına uğrayan İğneada, Midye-Enez Hattı'nın çizilmesiyle Yunanistan'a kalmış ancak Edirne'nin de kaybedilmesi sonucu yapılan taaruz ve anlaşmalarla bugünkü Trakya sınırı çizilirken İğneada tekrar topraklarımıza katılmış.

İğneada sahili pek uzun ve plajının ilginç bir özelliği var. Bundan yıllar evvel MTA (Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü) burada bir araştırma yapar ve sahilde kumların arasında altın zerreciklerinin olduğunu tespit eder. Altın çıkartma işleminin maliyetinin çok yüksek olması sebebiyle kumların arasındaki zerreciklere dokunulmaz. Araştırma böylece sonlandırılır.  

-Bu bilgilere ve daha fazlasına http://www.igneada.com/ sitesinden ulaşabilirsin Karakedim.

Gelgelelim bu altınlı sahilde yaşadıklarımıza:

NASIL ULAŞTIK:

Biz atladık bizim Karaşimşek'e öyle gittik İğneada'ya. Sen de kendi aracınla gitmek istersen istikametin otobandan İstanbul-Saray-Vize-Poyralı-Demirköy-İğneada olacaktır. Bu yolculuk takribi 224 km. olup 3 saat sürüyor.
Yol bomboş ve yol boyunca küçük Trakya köylerinin, ayçiçeği tarlalarının, otlayan keçi ve inek sürülerinin -Kimi zaman durup onlara karşıdan karşıya geçmeleri için izin veriyorsun- arasından gidiyorsun. Çok keyifli bir yolculuk oluyor ancak uyarmam gereken 2 nokta var.

I.'si Vize yoluna dönüş yaparken oranın yerlisi birine İğneada'ya gideceğini söyleyerek yön istemelisin, tabelalara bakarsan seni kamyonların takip ettiği Vize yoluna sokuyor vu buradan malesef İğneada'ya ulaşılmıyor. Boşuna katettiğin yaklaşık 40 km.'nin sonunda içine "Yanlış yoldayız." hissiyatı düşüyor ve önüne gelen ilk köy kahvesine sorduğunda bu hissiyatın doğrulanıyor. Haydiii dönersin tekrar Vize'ye saptığın noktaya bizim gibi Karakedim. Hem vakit hem yakıt kaybı.

II.'si Poyralı'dan sonra yollar darlaşıyor ve virajlar çoğalıyor. Her zaman olduğu gibi dikkatli bir yolculuk seni bekliyor.

Yok ben otobüsle gideceğim dersen Berk ve Görkey Turizm'in otobüslerini kullanarak 5 saatin sonunda İğneada'ya varabilirsin Karakedim. 

NEREDE KALDIK:

Leo'nun bir arkadaşının tavsiyesi üzerine Aydeniz Apart'ta kaldık. Otogarın hemen karşısında, hem ulaşıma, hem merkeze hem de denize çok yakın tertemiz bir bina. İğneada gezimiz boyunca en memnun kaldığım şey konaklamamız oldu diyebilirim Karakedim. 
Yalnız şu uyarıyı da yapmadan geçemeyeceğim. İğneada Resort Hotel'de kalanlar plajdaki şezlong ve şemsiyelerden ücretsiz yararlanırken, Gündüz Motel'de kalanlara %50 indirim yapılıyor. Başka yerde kalıyorsan bizim gibi, kişi başı 10 TL. ödeyerek kendine konfor sağlayabiliyorsun. Bu konuya yeniden döneceğim Karakedim.

BİR HATIRA:

Leo ile İğneada'nın gezilecek yerlerini öğrenmek ve haritadan incelemek üzere bir internet kafe bulduk.  Bir yandan sanal alemden bilgi edinirken bir yandan da kafenin sahibiyle sohbet imkanımız oldu ki ondan aldığımız bilgiler ekrandakilerden daha doğru ve samimiydi. 
Kafe sahibi kırk sene İstanbul'da yaşadıktan sonra İğneada'ya yerleşmiş ve burayı açmış. "O kadar sakin bir hayat sürüyorum ki, rahat öleceğim diyor." Bize Dupnisa Mağarası'nı mutlaka görmemiz gerektiğini söylediğinde o yönde trafik var mıdır? diye sorduk. Malum bayramın 1. günüydü ve biz trafikle nefes alan bir şehirden geliyorduk. Kafe sahibi güldü ve "Buralarda trafiğin t si olmaz. Size İstanbul'da 6 şerit yetmezken, yine de birbirinizi yerken biz burada yarım şeritte bile gideceğimiz yere varıyoruz."
Leo ile yüzümüzde "Ahhh" eden bir gülümseme. Gezi dönüşü İstanbul'a vardığımızda trafikte yaşadıklarımız ve kafe sahibinin sözleri-hayatın tezatıyla yaşanıyor olması ...

....

İğneada'nın ikinci mektubunda gezip gördüğümüz yerler ve değerlendirmem yer alacak Karakedim.

SENİ ÇOK SEVEN
GİZLİKIZ

http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242














28 Ağustos 2012 Salı

HAKSIZLIK ETMİŞİM

Sevgili Karakedim,

Ben  çok büyük haksızlık etmişim!!!

???

Nil'in dünkü yazısını okuyunca hatta dönüp dönüp o sayfaya, yeniden ve yeniden satır aralarını kurcaladıkça ne büyük haksızlık ettiğimi anladım.

Nil diyordu ki: "Yaşadığım çok güzel bir şeyin aynısını tıpkı geçen seferki gibi yaptım. Aynı insanları aynı yerde, aynı saatlerde bir araya topladım. Geçen sefer yaşadığım o güzel şeyleri tekrar yaşamak, hatta belki bir ihtimal geçmek beklentisiyle."

2010 Fethiye Gezimizde tanışıp bol bol sohbet ettiğimiz insanlar, çıktığımız safari ve tekne turları, çay bahçesinde içtiğimiz vişne-soda, Kayaköy Poseidon'da dinlediğimiz müzik, ağustos böceklerinin sesi, bodur bacaklı köpekler, sürü halinde gezen arılar, İstanbul Ortaköy'den gelip Fethiye'ye yerleşen Zeynep Abla'nın dükkanı, içimize çektiğimiz hava, yüzdüğümüz deniz, Saklıkent'in buz gibi suyu vs. öyle muhteşemdi, öyle büyülüydü ki dönüş yolunda arabanın tekerlekleri Fethiye sınırından çıkarken gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Burnumdan denizin suyu kucağıma damlarken istediğim tek şey en kısa zamanda buraya yeniden gelebilmekti. O saniye,  Leo ile kararlaştırmamıza bile gerek kalmadan seneye tatilimizi geçireceğimiz yer belliydi. Fethiye...

"Yaşadığın hediye gibi anları tekrarlayamıyorsun." diyordu Nil.

Haklıydı...

2011 Fethiye Gezimiz ilki kadar büyülü geçmemişti. Yine her şey çok güzeldi ama eksik bir ruh vardı sanki Poseidon'da, Saklıkent'te. Bütün sene Zeynep Abla'nın telefonunu ya da mail adresini neden almadım diye söylenirken Leo "Bir dahaki yaz dükkanına gider ziyaret edersin." diyordu. Gittim dükkanına evet ama artık Zeynep Abla yoktu orada. Onun o güzelim el yapımı eşyalarla dolu dükkanı kapanmış yerine -hayalkırıklığımdan- şu anda anımsayamadığım başka bir dükkan açılmış:(

"Bir dahaki sefer yok yani. Sefer bu sefer. Nereye gidiyorsan, ne görüyorsan, yanında kim varsa, ne oluyorsa, tek sefer."  yazıyordu Nil.

İlk sefer yaşadığım her an beni öyle büyülemişti ki hep sürsün istemiştim. Seneye oraya adım atar atmaz aynı melek beni bulsun, kolumdaki saatin akrebiyle yelkovanına bir şeyler söylesin onlar da saatimin camından tükettiğim her saniyeyi büyülesin istemiştim. Çok büyük bir beklentiye girmiştim.

İşte haksızlığı da burada yapmıştım. Nil satırlarında "Gökyüzüne dikeceksin gözlerini, uzun uzun bakacaksın. Rüzgar yanından geçip gidemeyecek, uzun uzun çekeceksin içine, toprağa batıracaksın ayaklarını, kök salacak. Kim varsa sevdiğin öp öp öpeceksin. Seviyorsan, yüzünü güldürene dek söyleyeceksin. Güzel bir şey gördüysen, gidip sarılmaya, sarılamıyorsan oturup çizmeye, çizemiyorsan yazmaya çalışacaksın. O, o ana özel bir gösteri. Bir daha orası öyle olmayacak. Onlar da öyle olmayacak. İşin daha da tuhafı sen bile başka olacaksın başka sefere."

Bir kış boyunca gönlümün kumsalını ne dalgalar ziyaret etmişti. Kimi günler fırtınalar kopmuştu kumsalımda, kimi günler çarşaf misali salım salım salınmıştı. Fırtınalardan sonra çakıl taşlarımı koyduğum yerde bulamamıştım. Balıklar göç etmişti denizimden.

Ertesi yaz, benim kumsalım bile bu denli değişmişken Fethiye'den aynı kalmasını beklemem ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIKTI Karakedim...



NOT: Nil Karaibrahimgil'in "Gerçekten İki Kere Yaşanmıyormuş" başlıklı yazısına http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21310861.asp?utm_source=twitterfeed&utm_medium=facebook
dan ulaşabilirsin Karakedim.

SENİ ÇOK SEVEN
   GİZLİKIZ

http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242

1 Ağustos 2012 Çarşamba

ÖZLENEN YOLCUYA MEKTUP

Sevgili Karakedim,

Hayat yolumuz boyunca bize eşlik eden, durağına vardığında inip bizimle geldiği yolu tamamlayan ya da bizim zorunlu molalarla durağına ulaştırıp, yolculuğunu sonlandırdığımız "yolcu insanlar" vardır hepimizin hikayesinde.

Kimimizin akrabalarından biridir bu yolcu, kimimizin sevgilisi, kimimizin hayat arkadaşı-eşi, kimimizin de en yakın dostu...

Sen de bir hatırla hayat yolundaki duraklarını ve bu duraklarda inmek zorunda kalanları Karakedim. Vardır yüreğini sızlatan bir yolcu mutlaka. Yol boyunca bir ağızdan şarkılar söylediğin, elini sıkıca tuttuğun, uykusunda omzunu paylaştığın, derdine derman olmaya çabaladığın, ani frenlerde kollarını ona siper ettiğin biri ???

Yol mu uzun gelir, tümsekler mi çekilmez olur, yolcu mu sıkılır, sen mi bilemem ama vardır bir sebebi yolcunun yolunun sonlanması için. Pişman olup sonraki duraklarda sana hayat yolunda yeniden eşlik etmek ister istemesine de ilk durakta binip yer kapan yolcu gibi olmaz bir daha konforu! Bakar görür ki mutlu değil, "İnecek var, durdurun hikayeyi der." SON KEZ.

Bir daha da rastlamazsın-rastlayamazsın o yolcuya. Aranıza mesafeler, yıllar-akıp giden ve değişen zaman girmiştir artık. Sen de hatırladın değil mi böyle birini kendi hikayende Karakedim?

 Unutamazsın ki ONU! Hayat yeni getirileriyle devam eder, aklından çıkar gider belki ama bir gece rüyanda görürsün onu. Hissedersin  ki o da unutmamıştır-çok özlüyordur seni. Yok yok, niyetin yeniden peşine düşüp, izini bulup, onunla eskisi gibi olmak değildir elbet. Gene de içindeki sızılı hasret o sabah gülümsetmiştir yüzünü.

Gözlerin mahmur, yüzünde güzel günlerin tebessümü "İyi ki" dersin "İyi ki hikayemde O vardı."

Hangi gece rüyanda görürsün onu bilinmezdir ama her yıl bir gün vardır ki o bilmese de "İyi ki doğdun, iyi ki hikayemde var oldun." dersin her defasında. Belki bir mektup yazıp bilinmez adresine postalamak istersin de kelimeler kitlenir dökülemez satırlarına.

İşte bu mektup doğum günlerini kutlayamadığımız özlenen yolculara gitsin Karakedim ...



SENİ ÇOK SEVEN
   GİZLİKIZ


http://www.facebook.com/pages/Gizlikizdan-Karakediye-Mektuplar/257960857604242